*6*

49.2K 2K 67
                                    

Eve dönerken içimde anlam veremediğim bir sıkıntı vardı. Baran'ı evine bıraktıktan sonra, oturduğu sokağın hiç de tekin olmadığına karar verdim. Bedenim bir korku dalgasıyla sarsıldı. Rahatlamak için radyonun sesini biraz daha açtım. Yol boyunca şarkının melodisini mırıldandım, daha iyi hissetmiştim. Arabamı evin önüne park ettikten sonra koşar adımlarla bahçeye girdim. Güvenlik görevlisine selam verip çantamdan anahtarımı çıkardım. Bu anahtara her baktığımda gördüğüm tek şey gün geçtikçe ölen aile bağımdı. Bu evin kapısını her açtığımda beraberimde fırtınayı da getiriyordum. İçerideki tüm sıcaklık zamanla yerini soğuğa bırakmıştı ve annemle aramda buzdan duvarlar inşa etmeme sebep olmuştu. Her şeyi bir kenara iterek kapıyı açtım. Yardımcılarımızdan biri hemen yanıma geldi.
"Hoşgeldiniz Asya Hanım. Açsanız bir şeyler hazırlayalım. Anneniz bu gece de geç geleceğini iletti. Arzu ettiğiniz özel bir şey var mı?"

Bir şey söylemeden odama çıktım. İlgiyi sevmediğimin bir kez daha farkına varmıştım. Yatağıma oturdum ve telefonumu alıp Esma'yı aradım. Bir kaç çalıştan sonra açmasını bekledim fakat telesekreter devreye girdi. Onu sonra tekrar arayacağımı aklımın bir köşesine not ettim.
Penceremden dışarı bakarken Baran'a neler anlatabileceğimi düşündüm. Sonuçta sırdaş olmuştuk, bu benim için önemli bir şeydi. Telefon numarasını almayı unutmuştum. Bu yüzden kendime kızdım. Yağmur şiddetle cama vururken pencereyi açmak için ayaklandım. Havanın yağmur ile karışıp etrafa yaydığı o ferahlatıcı kokunun genzime dolmasını seviyordum.

Aşağıdan annemin geldiğine dair ipuçları veren sesleri duyunca odamdan çıktım. Parmak uçlarımda ilerliyordum, içimdeki kelebeğin bu hallerimden hoşnut olduğunu biliyordum. Ah kelebek, fazla yaramaz ve toysun. Annem yardımcılardan birini azarlıyordu sanırım.
Konuşmanın tamamını anlamadım fakat bir kaç cümlesini duyabilmiştim.
"O eve geldiğinde mutlaka beni haberdar edeceksiniz. Bunu daha kaç kez söylemem gerekiyor Aslı Hanım?!"
Kendime hakim olmak ister gibi çenemi sıktım. Sakin olmalıydım yoksa geri dönüşü olmayan şeyler yapacaktım. Ellerimi kulaklarıma bastırarak odama giriyordum ki annemin tiz bağırışları arttı.
Melek olma Asya... Melekler fısıldarsa insanlar duyamaz... Yapabilirsin Asya...

Koşarak merdivenlerden indim ve hala Aslı Hanım'a bağırmakta olan annemin karşısına dikildim. Beni görünce cümlesini tamamlayamadı.
"Yeter artık!" diye bağırdım.
İlk önce kaşlarını kaldırdı, bu tepkime şaşırdığı belli oluyordu. Konuşmamasından cesaret alarak devam ettim.
"Boğuluyorum, görmüyor musun?! Beni kendi cehennemine hapsetmek için etrafımızdaki masum insanları yakmaktan vazgeç artık! Senden nefret etmeme sebep oluyorsun!"
Daha noktamı koyamadan yüzüm saçlarımla dans ederek yana savruldu. Bana tokat atmıştı.
Ruhumda iğneyle açılan küçük delikleri alevle kapatıyorlardı. Yanağımın sızısını o deliklerde hissettim. Ağlamamak için gözlerimi sımsıkı yumduktan sonra tiksinerek yüzüne baktım.
"Ve yine yapabildiğin en iyi şeyi yaptın anne. Tebrikler."
Merdivenin trabzanlarından güç almaya çalışarak odama çıktım. Ev denilen bu cehennemde fazladan bir saniye daha duramazdım. Yatağımın altından gri bavulumu çıkarttım. Giysi dolabımdan beni üç dört gün idare edecek kıyafetleri aldım. Önemli olan günlük eşyalarımı da yerleştirdikten sonra Esma'yı aradım. Bu sefer ikinci çalıştan sonra açtı.
"Esma sana geliyorum, evde misin?" Derin bir nefes aldım. Eğer evde değilse otelde kalacaktım, otellerden nefret ediyordum.
"Evdeyim. Yedek anahtar penceredeki saksının altında."
Rahatlayarak zihnimdeki kara bulutları dağıttım. Aşağı inerken bavulumun ağırlığı beni yavaşlatıyordu. Her sabah yediğim tahıllı gofretlere şükrederek nihayet kapıya ulaşabilmiştim. Annem bu halimi keyifle izliyordu. Bir iki gün sonra döneceğimi sanıyordu fakat bu defa yanıldığını kanıtlayacaktım. Ondan tarafa bakmadan evden çıktım. Güvenlik görevlisi şaşırarak baksa da bir şey demedi. Bavulu elimden aldığında minnetle gülümsedim. En azından hala bana yardım eden birileri vardı. Bu saatten sonra ne olacağını kestirmek imkansızdı. Bavulu bagaja yerleştirip arabama bindim. Üstümdeki gerginliği yok etmek için radyoyu açtım. Müzik kusursuzca tasarlanmış bir kaçış yoluydu. Esma'nın evine giderken Okyanus sokaktan geçtim. Acaba Baran şuan kaçıncı rüyasını görüyordur diye düşünürken karşı kaldırımda sarmaş dolaş bir çift gördüm. Nerede görsem tanıyabileceğim o kehribar saçlarıyla Baran ve yanında Osmanlı Edebiyatı dersinde aynı sınıfta olduğum Begüm. Dudaklarım benden bağımsız olarak aralandığında ruhumdaki kelebeğin de aynı tepkiyi verdiğini hissettim. Onların yanından geçerken daha da hızlandım. Tek istediğim bir an önce Esma'nın güven kokan arkadaşlığına sığınmaktı.
Esma'nın evine geldiğimde arabayı ani bir frenle durdurdum. Lastikler bile acıyla çığlık atmıştı sanki. Arabadan inip bagajı açtım. Bavulu kısa bir uğraş sonucu çıkarabildim. Yavaşça kapıya kadar gelerek saksıdaki anahtarı bulmaya koyuldum. Küçük anahtarı avucumda hissedince galibiyetin verdiği hazla gülümsedim. Kapıyı açınca karşımda ayıcıklı pijamalarıyla şirin bir Esma gördüm. Bavulu içeri taşımama yardım etti. Biraz soluklandıktan sonra uzunca sarıldık birbirimize. Ne olduğunu sormadı çünkü her zaman benim anlatmamı beklerdi. Yorgunluğumu bahane ederek anlatmaktan kurtuldum. Benim için önceden hazırladığı misafir odasına girip kendimi yatağa attım. Yarın beş dersim vardı. Yağmur tekrar çiselemeye başlayınca aklım buhar olup kehribar saçların arasına karıştı. Baran ve Begüm sevgili miydi? Baran onu seviyor muydu? Kelebeğim bu durumdan dolayı huysuzlansa da onu susturdum. Sadece merak ediyordum. Sonuçta o benim sırdaşımdı. Merak edebilirdim. Şimdi Baran'ı düşünmem , hiç bilmediğim bir şarkının sözlerine eşlik etmeye çalışmam gibiydi. Anlamsız ve gereksiz bir uğraştı kısacası. Uyu Asya, dedim kendime. Uyuyunca nasıl olsa unutuyorsun, uyu.

SİYAHIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin