*2*

91.3K 3.1K 91
                                    

Bir adamın ıssız adımları karışmış yıldızlara, fazla sönükler. Bir kadının gözyaşları yağıyor gökyüzünden, yağmur değil. Bir çocuğun gördüğü ilk kabus şimşek olmuş, aydınlatıyor karanlık geceyi. Saat çoktan gece yarısını geçmişti ama uykum olmadığı için çatı katındaki odamın küçük penceresinden caddeyi seyrediyordum. Parmak uçlarımla döndürdüğüm kupadan bir yudum kahve aldım. Soğuk havanın aksine içtiğim sıcak sıvı boğazımı gıdıklıyordu. Yeni aldığım kitap serisini okumaya kıyamadığımdan kitaplığın ilk rafına yerleştirmiştim. Yeni bir kitap karakterine aşık olmaya hazır değildim. Hala bir önceki kitap karakterinin ölümünün yasını tutuyordum. Ayaklarımın dibindeki radyonun sesini biraz daha açtım. Sertab Erener'in aşk şarkılarından biri kulaklarıma doldu. Selim... Onu aramak istiyordum, fazlasıyla özlemiştim. Yeşil gözlerine doya doya bakmak istiyordum. En azından arkadaş kalabilirdik. Yaşadığımız güzel zamanlar hatrına bunu yapmalıydık. Hayatıma yeni bir başlangıç yapmalıydım belki de. Üniversite kaydımı yeniletip kaldığım yerden devam edebilirdim. Haftasonları babamdan kalan miras haricinde ekstra para kazanmak için çalışabilirdim. Kendime, kendi paramla küçük bir ev alabilir ve istediğim gibi dizayn edebilirdim. Böylece çok sevgili annemle fazladan zaman geçirmek zorunda kalmazdım. Hatta yeni evimin bir odasını kütüphane yapabilirdim. Kitap, çok kitap, daha çok kitap, bir sürü kitap alabilirdim. İlk önce kendime inanmalıydım. İnsan kendine güvenmediği sürece istekleri hep hayal olarak kalırdı. Ayaklarımın üstüne sağlam basacak kadar büyümüş müydüm? Kimsenin desteğine ihtiyacım olmadan hasretini çektiğim şirin ve sıcak hayata kavuşabilir miydim? İçimdeki kelebek kanatlarını hızlı hızlı çırpıyordu. O bana inandıysa ben de inanabilirdim. Evet, bunu başarabilirdim.
Gece kapatmayı unuttuğum pencereden içeri giren rüzgar ürpermeme sebep oldu. Susuzluktan kuruyan boğazım bir damla suya razıydı. Dirseklerimden doğrularak komidinin üzerindeki su bardağını alıp bir dikişte içtim. Kafa derim terden kaşınıyordu. Bacaklarımı yataktan aşağı sarkıttım. Sıcak bir duş fena olmazdı. Rüzgar daha şiddetli esince pencere iyice açıldı ve dün gece kahve içtiğim kupa büyük bir gürültüyle ahşap zemine düştü. Etrafa saçılan kırık kupa parçalarına bakarken iç geçirdim. Ukalalık yapmayı sevmezdim ama nasıl olsa yardımcılarımız vardı. Onların görevi bu evin işlerini yapmaktı. Peltek adımlarla banyoya girdim. Sıcak suyu ayarlayıp küvetin dolmasını bekledim. Banyo dolabındaki duş jelini alıp suya sıktım. Kabul ediyorum, zengin olmanın insanı şımarıklaştıran konforlu yanları vardı. Tabi sırf bu yüzden şöhreti ve zenginliği sevecek değildim.
Güzel bir duşun ardından anneme görünmeden evden çıktım. Üniversite kaydımı yeniletecektim. Gerekli olan tüm belgeler zaten hazırdı. Tek gereken İstanbul Üniversitesi'ne gitmekti. Çantamı son kez kontrol ederek arabama bindim. Ruhumda kanat çırpan kelebek de benim kadar heyecanlanmıştı. Belki de yeni bir hayatın ilk adımlarıydı bunlar. Uçuruma atılan acı adımlar gibi değil, basılan yerlerde umut izleri bırakan adımlardı.
Üniversite benden sonra pek değişmemişti. Öğrenciler kendi halindeydi. Gözlerim Selim'i aradı. Eğer okula geliyorsa bazı derslerde aynı sınıfta olacaktık. Fakat görünürde ne Selim vardı, ne de yeşil gözleri...
Okulun rektör binasından çıkan Esma'yı görünce çığlık atarak ona koştum. Benim yegane dostum. Neredeyse bir aydır görüşmüyorduk. Ona bile kapatmıştım kapılarımı. Badem gözlerini kocaman açıp sarıldı bana.
"Asya, nerelerdesin sen?!" Mutluluğu sesine yansımıştı.
"Nerede olduğumun bir önemi yok Esma. Artık buradayım."
Titreyen sesimden midir bilmem, Esma bana daha sıkı sarıldı. O an öyle kalmak istedim. İncilerden yapılmış bir bağ vardı aramızda. Kimsenin göremediği, kimsenin sahip olmadığı saflıkta bir kardeşlik bağı. Ruhlarımız birbirine bağlanmış, zamanla kördüğüm olmuştu.
Aynı anda geri çekilip birbirimize baktık.
"Üniversiteye tekrar hoşgeldin Asya Toprak."
İşlemler bittiğinde görevli memur ders programımı verdi. Esma ile üç gün ikişer saat aynı derse girecektik. Bunu öğrenince memur odası sevinç çığlıklarımızla dolmuştu. Yarın yeni hayatımın ilk günüydü. Hafta sonu iş bakacaktım. Yabancı gizem filmlerini aratmayan bir gizlilikle saman altından su yürütecektim kısacası. Anneme bir şeyleri kanıtlamanın zamanı geldi de geçiyordu. Artık doğum günlerinde oyuncak bebek dileyen küçük Asya değildim. Toprak Holding'in tek sahibi, Toprak soyunun tek varisiydim. Kurallara uyan değil, kuralları koyan olmak zorundaydım.

Merhaba. Desteklerinize ihtiyacım var. Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin. :) ♥

SİYAHIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin