Kısa bir süre daha bu konu üzerinde konuştuktan sonra zor da olsa onu ikna edebilmiştim ve yatağın altına girmişti. İşte plan da tam da şu an başlamaya hazırdı.

Asya ablanın hazır olduğundan emin olduğumda bağırmaya başladım ve içeri giren adamın boynuna atladım.

"Koş!" dedim direnmeye devam ederken. Adam öylesine güçlüydü ki zorlanıyordum onu tutmakta ama yine de başarıya ulaşmıştık. Asya abla koşarak uzaklaşmıştı ve bende yere düştüğüm halde adamın ayağına sarılmış, onu engellemeye devam ediyordum.

"Bırak lan!" diye bağırdı adam sertçe karnıma tekme atarak. İşte gücümün de son noktası burasıydı. Adamı sıkıca tutan ellerim gücünü kaybetmiş, yere yığılmıştım. Zaten bir süre sonra da adam Asya ablayı baygın bir şekilde yerde sürükleyerek odaya geri getirmişti.

"Buradan kaçmayı bir daha aklının ucundan dahi geçirme. Yoksa sonucu ölüm olur."

Adamın görüntüsü gittikçe bulanıklaşırken cenin pozisyonu almış, gözlerim kapanmaya başlamıştı. O an anladım hiddetle kaçtığım karanlığın bana kollarını yeniden açtığını. Seçim değildi benimki, karanlığın koynuna girmeyi kabul etmek zorunda kalmıştım ben.

O şekilde yerde ne kadar yığılı kalmıştım bilmiyorum ama kendime gelmemi sağlayan şeyin gürültü sesleri olduğundan emindim. Kendime gelmiştim ama gözlerim bir türlü aralanmıyordu.

Kulağıma boğuk bir şekilde çarpan seslerden sadece birkaçına odaklanmaya çalıştığımda, zihnim o seslerin bir tanesini hemen çekip çıkartmıştı en öne.

Bu ses, benim hayatımda duyduğum en güzel şarkının melodisi gibiydi.

"Savaş?"

Göz kapaklarıma meydan okuyarak kendimi zorlamaya başladığımda görüntüler gözümün önüne yansımıştı. İşte karşımdaki bu adam, benim hayatımın en güzel hatasıydı.

"Buldum seni."

Sert kolları yere yığılmış bedenimi tek hamlede bedenine çekmiş, beni sıkıca sarmıştı. Nefes alışları da korkudan sıklaşmış gibiydi.

"Özür dilerim."

Her şeye rağmen yine de hala tam olarak kendime gelmiş sayılmazdım.

"Bir şey yaptılar mı sana?"

"Özür dilerim."

Savaş yığılmış bedenime daha sıkı sarıldığın da "Seni buradan çıkartacağım Defne, tamam mı? Daha fazla korkmana gerek yok. Hayatım pahasına da olsa seni korurum." dedi. Gözlerim ona sabitlenmiş, donuk bir şekilde onu gözünden akan yaşı izliyordu. Sanki yine eskiden onunla yaşadığı bir anıyı tekrarlıyormuş gibiydi...

Gözleri onunla birlikte gelmiş olan Korkut'a döndü. O an birbirlerine olan bakışlarından anlamıştım bizi kaçıran kişinin Antalya'da Savaş'ı boğmaya çalışan çocuk olduğunu.

"Dileklerini yazdığın bir defterin vardı, hatırladın mı?" dedi Savaş dikkatimi dağıtmak için. Hareket etmemi istiyordu ama ben karnımın ağrısından iki büklüm bir şekilde kucağında uzanıyordum. Sadece hafifçe kafamı sallayabildim.

"Bende bir dilek defteri aldım."

Şaşkın bakışlarımı yüzüne çevirdiğim de bayık bakan gözümün üzerinden öptü ve gülümsedi.

"Ve tek bir dileğim var sadece."

"Tek dilek?" dedim sadece ağzımı oynatmış gibi çıkmayan sesimle.

"Benim tek dileğim senin dileklerinin hepsini en kısa sürede gerçekleştirmek."

***

HİKAYEYİ BEĞENDİYSENIZ BU PLATFORMU KULLANAN DİĞER ARKADAŞLARINIZA DA ÖNERMEYİ UNUTMAYIN Kİ SESİMİZ DAHA FAZLA İNSANA YAYILSIN VE SEVGİ NOTALARI AİLESİ DAHA BÜYÜK BİR AİLE OLSUN.

***

SEVGİ NOTALARI İÇİN ARTIK İNSTAGRAM HESABI AÇILDI. DUYURULAR VE DAHA FAZLASI İÇİN Sevgi_notalari ADLI SAYFAYI TAKİP ETMEYİ UNUTMAYIN.

***

Lütfen beğenmeyi ve her türlü yorumunuzu yapmayı unutmayın.

***

Sorularınız için bana ulaşın;

ask.fm : zorayda_deniz

instagram : deniz_bakkal

facebook : Deniz Bakkal

***



SEVGİ NOTALARIजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें