flashback

2.2K 138 29
                                    

Mükemmel bir yaz gecesiydi. Mükemmel bir sahil partisinden grup halinde, gecenin bir yarısı eve dönüyorken sokaklar kahkahalarımızla canlanıyor ve onun güzelliğiyle aydınlanıyordu.

Muhtemelen yoldan geçen yada bazı evlerin camlarından bizi kınayan bakışlar atan yaşlı insanlar bir grup serseri olduğumuzu düşünüyorlardı. Belki de öyleydik de, bir grup kafası güzel serseriydik ama onu ilk defa bu kadar mutlu görüyordum. Normalde asla içmesine izin vermezdim. Ben ne kadar bu işlerin içindeysem O, o kadar dışındaydı ama bu gece onu özgür bırakmak istemiştim.

Kolumu omzuna atarak sol elimdeki sigarayı dudaklarına yaklaştırdığımda bir nefes içine çekti ve daha sonra boyu sadece boynuma yetişebildiği için dumanı oraya doğru üfledi.

"Artık eskisi kadar masum değilsin, Charlyne." Louis gülerek Lyne'le uğraşmaya başladığında cebimde olan diğer elimi çıkarıp çakmağı ona doğru uzatarak yaktım. Ateşten deli gibi korktuğunu biliyordum çünkü ona bir keresinde böyle bir şaka yaparken saçını yakmıştım. Telaştan ne yapacağımızı bilememiştik ve oda çözüm olarak ocak ayının ortasında, şans eseri buz tutmamış bir göle kendini atmıştı.

Daha sonraysa bir süre saçının ve kaşının yarısı bir kısmı olmadan dolaşmıştı.

"Gitmezsen seni bir kez daha yakarım."

"Dostum sakin ol, sadece ona aramıza hoşgeldin partisi yapıp onu bizim favori torbacımızın ta kendisiyle tanıştırmak istiyorum."

Omzundan tutup Harry'i, pardon düzeltiyorum. Elinde aptal, pembe kalpli bir torba olan Harry'i diğer yanına çektiğinde Charlyne ve ben düz bir şekilde suratlarına bakıyorduk.

"İğrençti Louis, git buradan." Charlyne kafasını iki yana sallayıp mırıldanırken Calum'ın şok ifadesi hepimizin gülmesine sebep oldu.

"Louis Tomlinson zehirlenmesi yaşıyorum. Aşırı derece de Louis'e mahkum kaldım."dedi Calum gülerek.

"Ona bakmayı kes." Charlyne'in Calum'un dudaklarını süzen bakışlarını gördüğümde ters bir ifadeyle onu dürttüm.

"Kime?" neyden bahsettiğimi bilmiyormuş gibi konuşup suratıma baktığında ifadem karşında konuşmaya devam etti. "Özür dilerim. Sadece.. O konuştuğu için ona bakıyordum."

"Çok istiyorsan benim dudaklarıma bak. Başkasınınkine değil. Özellikle de Calum'un."

Gülümsedikten sonra dudaklarıma bir öpücük bırakarak kafasını omzuma yasladı.

Bir süre sonra ise hepimiz parktaki kaldırım ve banklarda -Ashton ve Niall salıncağa binmişti ve birisi de-sanırım o Liam'dı- kaydırağa uzanmıştı- otururken o en sevdiği müzikte dans ediyordu. Ama sonra bakışları onu izleyen benle buluştu ve yanıma gelerek ellerimi beni yerden kaldırmak için kendine çekti. "Benimle dans et." diye fısıldadı dudaklarıma uzun ve tutkulu bir öpücük bırakırken. Bizi izleyen gruptan ıslık ve alkış sesleri yükselmeye başlarken elini boynuma koydu. Kesinlikle kafası baya güzeldi.

"Hayır, Lyne." dedim o benden ayrılırken.

"Lütfen, lütfen, lütfen." her bir lütfenden sonra dudaklarıma öpücükler bırakırken Louis'ten itiraz eden sesler duyuldu diğerleri de ona katılarak bunu bir Zayn'i yuhalama protestosuna çevirdiler ve Michael ben mecburen ayağa kalkarken arkamdan beni itti. "Sen şanslı bir orospusun." ona orta parmağımı göstererek güzel sevgilimi kollarımın arasına aldım.

Ve bu, bizim ilk dansımızdı. Mezuniyet balomuzda bile onunla dans etmemiştim ama şimdi bunu yapıyordum. Şimdi, bir temmuz gecesinin saat 3.43'ündeyken onu kollarımın arasına almış güzelce salınıyordum.

Ben dans etmekte berbattım ama kollarımın arasında duran kız o kadar güzeldi ki, kimsenin bana baktığı yoktu. Baksalar bile bir şey olacağı yoktu. Kendimi komplekse sokarak onu mutsuz etmem bugüne kadar elime bir şey geçirmemişti. Bundan sonrasında onu kaybetmemek için çabalamak istiyordum.

"Bu çok güzel bir gece." diye fısıldadı. Bir kaç kez koca ayaklarımla onunkilere bassam da sorun etmedi. "Sen çok güzelsin." diye fısıldadım bende karşılık olarak. Kafasını omzumdan kaldırarak dudaklarını yeniden benimkilere bastırdı ve bu güzel geceye yakışır bir öpücük verdi bana. Ellerim kot şortunun arka cebinden girerek kalçalarını daha yakından kavrarken bizim çocukların bağırışlarını duydum.

"Evinize gidin! Tanrım olan var, olmayan var dostum."

"Gece uzun geçeceğe benziyor."

"Sende beni öp, Michael." Luke'un sarı saçları görüş alanıma girdiğinde Michael onu ve ileriye uzattığı dudaklarını tek eliyle kafasını tutarak itmeye çalışıyordu. "Tanrım elimi yalıyor. İğrenç." elini Luke'tan çekip üzerine sildiğinde, herkes birer birer oldukları yerinde sızdığında yada bazıları eve gittiğinde, şarkı tekrar tekrar başa sarıp güneş doğduğunda bile orada kalıp dans etmeye devam ettik.

When I Was Your Man || z.mWhere stories live. Discover now