flashback

3.7K 161 21
                                    

"Zayn! Zayn. Tanrım uyan ve dışarıya bak! Kar yağıyor!"  sesi çocuksu bir neşeyle evin içine dolduğunda gülümseyip bir homurtu çıkardım. Her sene karın yağışına bu kadar sevinmesi bana komik geliyordu. "Ocak ayındayız, Charlyne. Bu gayet doğal bir şey." başımı yastığın altına sokup ona daha fazla uyumam gerektiğinin sinyallerini verdiğimde bile beni rahat bırakmadı.

"Lütfen! Lütfen dışarıya çıkıp oynayalım, Zayn." yatağın üzerine, yanıma gelip çıplak omuzlarımı ve yüzümü yatağa bastırdığım için sadece görünen sağ kısmına öpücükler bıraktı. "Lütfen sevgilim.." bir kedi gibi sırnaşıp burnunu yanağıma sürttü, sonrasındaysa boynuma o tatlı dudaklarını bastırdı.

"Saat kaç?" dedim iç çekerek ve yüz üstü yatmayı bırakıp ona döndüm.  Kocaman bir gülümse, ışıl ışıl gözler ve şimdiden kızarmış yanaklarıyla yanıtladı beni. "8." 

Kaşlarım kendiliğinden havalanıp gözlerim irileşirken uykudan yeni kalkmış olduğumu çok belli eden sesimle mırıldandım. "Kafayı yemiş olmalısın. Uyuyalım. Yatağa gel." onu kolundan tutup yanıma çektiğimde itiraz etmedi. Kolunu omzumun üzerine bırakıp elini saçlarıma götürdü ve onlarla oynamaya başladı. "Her sene böyle yapıyorsun." dedi artık neşeden yoksun sesiyle. Derince aldığı nefes suratıma çarparken sıcaklığıyla titredim. 

"Buraya taşınalı çok oldu. Artık kar gördüğünde bir çocuk gibi sevinmeyi bırakmalısın."

"Ama sen uyanana kadar erimiş olacaklar." 

Tek gözümü açarak ona baktım. "Dışarısı -13 derece. Güneş yok. Erimeyecekler. Güven bana." 

"Ama çok az yağıyor, Zayn. Lütfen sadece birkaç saat sonra tekrar uyursun." 

Oflayarak sırt üstü yattım ve bakışlarımı yenilgiyle gözlerine diktim. "Sıkı giyin. Geçen sefer ki gibi hasta olmanı istemiyorum."

***

"Heeer taaraaf bembeyaz kar! Haydii çıksın kızaaklaar! Kardaan adaaam yapalım, hey! Kaardaan adam yapalıım!" 

"Lütfen bari şarkı söyleme." diye mırıldandım kaldırımda oturmuş onun elindeki kar kütlesini yerde yuvarlayarak daha büyük hale getirmesini izlerken. Yüz ifademe kahkahalarla gülüp, karı bana doğru yuvarlamaya başladı. "Orada oturup yüzünü asacağına gelip bana yardım et. İttirmek zorlaşmaya başladı." yaklaşık bel hizasına kadar gelmeyi başarmış olan koca kar topunun arkasında durup ellerini beline yerleştirdiğinde bir sigara yakmış içiyordum.

Onun aksine bütün çocukluğum bu kar zırvalığının içerisinde geçtiği için bana heyecan verici gelmiyordu.

"Hayır, ben sigara içeceğim."  

"Hayır, içmeyeceksin, gelip bana katıl."  ellerini bana uzattığında elleriyle birlikte beyaz yüzünün belirli yerleri  soğuktan kıpkırmızı olmuştu. "Sana çıkmadan önce eldivenlerini al demiştim." kaşlarımı çatarak ona bakmaya konuştuğumda o da söylenmeye başladı. "Ellerim üşüyor diye hasta olmam, Zayn. Ayrıca bulamadım. Çünkü bazıları o kadar dağınık ki, eşyaları her birini başka yerlerden topladığım için belirli bir yerleri yok."  

Oturduğum yerden sigaramı isteksizce söndürerek kalktım ve yanına gidip ellerini avuçlarımın arasına aldım. Her zaman vücudum onunkinden daha sıcak olduğu için zamanla sevgililik vazifelerimden biri haline gelmişti bu.

Birkaç kere sıcak nefesimi avucumun içindeki buz kesmiş minik ellere üfledim ve sonra onları kendi ellerimle birlikte montumun cebine koydum. "Hiç laftan anlamıyorsun."

"Sende öyle." gülümseyerek onun bana sinirle bakan yüzünü inceledikten sonra konuşma sırası bendeydi.  "Bana kaşlarını çatarak bakma."  derken bir yandan da ceketimin cebine koyduğum ellerini daha çabuk ısınmaları için ovalıyordum. 

Uzun bir süre yüzümü inceledikten sonra etrafta gözlerini gezdirerek derin bir nefes aldı. "Her neyse, ben sıkıldım. Eve gitmek istiyorum." ellerini ellerimden çekerek önünde duran ve düzgün bir top haline getirmek için saatlerce uğraştığı kara bir tekme atarak eve doğru yürümeye başladı. 

Belkide sürekli mutluluğunun önüne taş koymayı bırakmalı ve ona biraz katılmalıydım. Parçalara ayrılmış kar topunun küçük, fırlattığım da onun canını yakmayacak bir tanesini alarak ismini seslendim. "Charlyne!" ama dönüp bakmadı.

Gülerek, tekrar ismini seslenmek yerine elimdeki kar topunu ona fırlattım ve tam sırtına çarpınca bir çığlık attı. "Zayn!" yüzüne anında yerleşen gülümsemesiyle bana dönerek sesine kadar ulaşan bir neşeyle devam etti. "Seni küçük hain! Demek beni arkamdan vurmayı kolluyordun!" eğilip yerdeki karları bir bütün haline getirdikten sonra bana attı. 

Hızlı bir hareketle attığı kar topundan sıyrıldım ve arabalardan birinin arkasına geçtim. "Bu haksızlık!" diye bağırdığını duydum ama kahkaha sesleri bana kadar ulaşıyordu. Sabahın 8'inden beri dışarıda durup kar oynayan başka kaçıklar yoktu. Koskoca yerde sadece ikimizin sesi yankılanıyordu. 

Kahkahalarını duymayı seviyordum ama onu gülümsetecek şeyleri bile çok az yapıyordum. 

"Vurdum seni!" beni düşüncelerden koparıp kafama aniden çarpan şey, kar olduğunda az ötemde duran sevgilime gülerek baktım. Gözlerimden ne yapacağımı anladığında "Hayır!" dedi çığlık atarak, ona doğru koşmaya başladığımda ise ismimi bağırarak o da karşıya doğru koştu. 

"Seni elime geçirdiğimde çok kötü olacak!" arkasından bağırdığımda birden ara  sokağa döndü ve bende oranın çıkmaz sokak olduğunu bildiğim için koşmayı bırakıp yürümeye başladım. 

"Zayn!" çok geçmeden, ismimi çok fena, acı çeker bir şekilde bağırdığında yüzümde donan gülümsememle birlikte kalbimin teklediğini hissettim. Ne olmuştu? Tekrar koşmaya başlayarak hızlı bir şekilde ara sokağa döndüğümde onun yerde dizlerine kapanmış oturuyor olduğunu gördüm. "Lyne!" Tanrım. Tanrım. Ona daha fazla yaklaştığımda elimi sıkışan kalbimin üzerine koyup ona birisinin bir şey yapmadığından emin olmak için yıkık dökük binaların içine baktım. 

"Siktir." yanına diz çökerek başını tuttuğumdaysa gülüyor olduğunu gördüm. "Lanet olsun Charlyne!" siktiğimin bir şakası mıydı yani? Aklım çıkmıştı. "Aptal bir şaka yüzünden mi öyle bağırdın?!"

"Hayır, hayır. Tanrım. Çok fena düştüm, Zayn." dedi gülmeye hala devam ediyorken eli kalçasının üzerindeydi.

Ancak o zaman fark edebildim kız arkadaşımın yerde donan su birikintisini üzerinde oturduğunu. Kafamı iki yana sallayarak bende gülmeye başladığımda yerden kalkmaya çalıştı. "Kıçım çok fena acıyor. Sanırım kırıldı." 

"Ah, hayır. Bu akşam onunla ilgili çok güzel planlarım vardı." dedim arsızca. Bana suratını ekşiterek bakarken onu kollarının altından tutarak kaldırdım. "Çok mu kötüsün?"  

"Canım çok acıyor." dedi gülüp kalçasını okşarken. "Hastaneye gitmeliyiz." bana endişeli gözlerle baktığında onu buz alandan karın üzerine çektikten sonra kucağıma aldım. "Zayn!" acıyla omzumu sıktığında çok yanlış bir hareket yaptığımın yeni farkına varmıştım. "Siktir. Siktir. Özür dilerim." onu yavaşça yere bırakıp dudaklarına küçük bir öpücük kondurduktan sonra, evimizin önündeki arabamıza yavaş adımlarla yürüdük.

Ve, Charlyne o mutlu gününün ardından ezilmiş bir kalça ile dışarıda kar yağmaya devam ediyorken 1 hafta boyunca, doktordan yataktan çıkmama ve istirahat cezası aldı.

When I Was Your Man || z.mWhere stories live. Discover now