26-Gözlerini Benden Çekme

Comenzar desde el principio
                                    

"Tamam, Jess. Ben Jongin ile ilgileneceğim. Sen mutfağa gidebilirsin."

Ona Jongin'in yaralandığını haber veren arkadaşını yolladıktan sonra peçeteyi yavaşça açtı. İşaret parmağında küçük olmayan ancak endişe edecek kadar da büyük olmayan bir kesik vardı ve kanaması durmuştu. Sehpanın üzerinde duran çantayı alıp içinden birazdan lazım olacak birkaç şeyi çıkardı.

"Çok acıyor mu?"

"Evet acıyor."

Sehun yaralı olan parmağı alıp dudaklarına götürdü ve yavaşça öptü kesiğin üzerini. Kanama dursa da kanın kokusu burnunu doldurmuştu, Jongin'i getirdiğine pişman oldu.

"Saracağım şimdi, ama temizlerken canın yanabilir."

Jongin üzgünce kafasını sallayıp yaralı parmağına baktı. Aslında tek başına saramayacağı kadar kötü bir kesik değildi ama ilgi istiyordu işte. Sarışın olan nazik olmaya çalışarak parmağı sardı ve sargının üzerine ufak bir bant yapıştırdı.

"İstersen eve git, senin için bir taksi çağıracağım."

"Olmaz, gidersem seni utandırmış olurum."

"Aklımın sende kalmasından iyidir değil mi? Kafana turşu kavanozu düşürmeyeceğinin bir garantisi yok sonuçta."

"Abartma hyung, sanki sen hiç parmağını kesmedin. Acıyor ama gitmeyeceğim. İstersen köşede oturup seni izlerim."

"Sen bilirsin, seni getirdiğim için çoktan pişman oldum ama. Haberin olsun."

"Biliyorum ama yapacak bir şey yok. Ben mutfak insanı değilim. Beni zorla getirmek senin hatandı."

"Biliyorum başımın belası, biliyorum. Hadi düş önüme de işimin başına döneyim."

İkisi beraber personel odasından çıktılar ve Sehun yarım bıraktığı sosu yapmaya devam ederken Jongin tezgahın karşısındaki masaya oturdu. Sağlam elini çenesinin altına yaslayıp hafif bir gülümsemeyle sevgilisini izlemeye başladı.

Yan tuttuğu kabın içindeki sosu karıştırırken bileğini kıvırışı, roll keserken parmaklarını yosuna hafifçe bastırışı, yoğun ışığın altında saçlarının güneş gibi parlayışı ve siyah formanın içinde nefis görünen beyaz teni... Sehun kesinlikle göklerin yerdekilere bir hediyesiydi. Elleri ve yüzü mermerden itinayla oyulmuş bir heykelin uzuvlarındaki kusursuzluğu taşıyordu.

"Ne zamandır tanıyorsun onu?"

Jongin gelen ani sesle transtan çıkıp ne zaman yanına oturduğunu anlamadığı kadına, Şef Harumi'ye baktı.

"Efendim?"

"Sehun'u sanki daha yeni tanışmışsın da onu anlamaya çalışıyormuş gibi izliyorsun."

"Onu 19 senedir tanıyorum. Ama bilirsin, izlemeye doyamayacağınız türden bir adam. Tanıya tanıya bitiremedim bir türlü. Her gün yeni bir Sehun çıkıyor karşıma."

Bunları söyledikten sonra sevgilisine baktı ve onun da Şef Harumi ile kendisini izlediğini gördü. Hafifçe gülümsese de Sehun düz bir suratla işine döndü.

"Hep mi böyledir?"

Harumi biraz kısık bir sesle konuşmaya başlayınca Jongin onu daha rahat duymak adına sandalyesini ona yaklaştırdı.

"Hep mi böyledir derken? Nasıl?"

"Şef Oh ile 1 senedir aynı mutfakta çalışıyoruz. Bir kez olsun gülümsememe karşılık vermedi. Kimseyle iş dışında konuşmaz, konuşulmasına izin de vermez. Yüzü sakin hep ama neşeli bir tavrı yok. Her zaman onun mutsuz bir adam olduğunu düşünmüşümdür. Gerçi eskiden biraz da agresifti, son zamanlarda daha rahat gibi."

Hello Kitty//SekaiDonde viven las historias. Descúbrelo ahora