43. Bölüm

2.3K 201 11
                                    

"Bu da nedir böyle?" Diye sordum.
   Elini kana doğru sürdü ve koklamaya başladı. Ardından gözlerini kapayıp geri açtı. Renk değiştirmişti.

"Bu daha yeni..."
"Nasıl yani?"
"Eğer bu pençeli ayak izi Delta'ya aitse ve birini öldürdüyse, bunu daha yeni yapmış....kan bayat değil."
"Öyleyse yakınlarda mı?"
   Ayağa kalktı.
"Muhtemelen!"

   Sert bir şekilde yutkundum.
"Onu nasıl bulacağız?" Diye sordu.
"Bence kanın kokusunu takip ederek öldürdüğü ya da yaraladığı kişiyi bulursak....ona da ulaşabiliriz! Yani öyle umuyorum."

    Elini son kez kokladı ve yürümeye başladı.
"Beni takip et!"

   Bir şey söylemeden onun arkasından yürümeye başladım.

   Uzun bir yürüyüşten sonra David durmuştu.
  Ona doğru baktım.
"Ne oldu?"
"Koku buralarda dağılmaya başlıyor."
"Öyleyse buralarda mı?"

   Bana doğru baktı ve kafasını olumlu anlamda salladı. Ardından gözü arkama doğru takıldı.
"Ne oldu?" Diye sordum ve arkama doğru döndüm. Ardından gözlerimi büyüttüm. Ağzımı kapattım. Ceset tam olarak arkamdaydı. Oraya doğru koşmaya başladık.

   David hemen eğildi ve ona doğru bakmaya başladı. Ardından kafasını eğdi.
"Boğazı parçalanarak öldürülmüş."

     Neredeyse ağlayacak gibi olduğumda hemen gözlerimi kapattım ellerimle yaşların gelmemesi için uğraş verdim.

"Tanrım bu korkunç bir şey!"
   David ayağa kalktı ve bana doğru yaklaştı. Tam sarılmak için harekete geçtiği sırada şiddetli bir ses duymuştuk. Bu ses, o kükreme sesiydi.

   Yüzümü ekşiterek kulaklarımı kapattım ve David'e doğru baktım. O da kulaklarını kapatmıştı. Beni belimden iteklemeye başladı. Bir ağacın arkasına kadar sürüklemişti.

     Ağacın gövdesine doğru beni yasladı ve yanaklarıma birkaç tokat attı.
"Bella sen iyisin öyle değil mi?"

   David'in kulaklarına doğru baktım.
"Kulakların..."
"Biliyorum seninkiler de öyle!"
"Bu ses bu kadar şiddetli geldiğine göre yakında olmalı. Çok daha yakında!"
"Şişşt! Sadece sessiz olmalıyız. Sakın yanımdan ayrılma!"
   Kafamı olumlu anlamda salladım ve kafamı sarkıtıp etrafa doğru bakmaya başladım.

   David de diğer taraftan bakıyordu. Karanlığın içinden duman gibi bir şey yavaş bir şekilde bize doğru ilerliyordu.
  David'i dürttüm ve oraya doğru bakmasını sağladım.

"Bu da ne böyle?" Diye sordum fısıltı ile.

  Gözlerini kıstı ve oraya doğru bakmaya başladı.
"Bilmiyorum. Ama sadece orada bulunduğuna göre pek de olumlu bir şey değil."

  Birbirimize doğru baktık.
"Ne yapacağız? Kaçmamız gerekiyor!"
"Kaçamayız! Bizi ne olursa olsun yakalar!"
"Bizi her halde yakalayacak aptal!" Dedim.
"Bella" dedi oraya doğru bakarak ve sert bir şekilde yutkundu.
"Ne oldu?"
"Bu...bu delta!...koş!" Diye bağırdı. Ve elimden tutarak beni sürüklemeye başladı.

    Hızlı bir şekilde koşuyorduk. Arkama doğru bakmaya korkuyordum çünkü bir şey şiddetli bir şekilde hırlıyordu ve bunun Delta olduğunu aynı zamanda da şu anda bizim peşimizde olduğunu biliyordum. Koşmaktan başka bir şey yapamıyordum. David bağırıyordu.
"Hızlı olmalıyız Bella! Koşmaya devam et!"

   Ben ise bütün enerjimin tükenmesine yakın bir şekilde koşturuyordum.
"Daha fazla dayanamayacağım. Kendimizi savunmalıyız!"
"Nasıl!"

   O sırada ani bir hareketle durdum ve  deltaya doğru döndüm. Biraz geride bize doğru koşarak yaklaşıyordu. David arkamdan bağırıyordu.
"Bella koş!"

   Giderek yaklaşmasıyla elimdeki silahı kullandım ve ona doğru ateş etmeye başladım. Her yerinden dumanlar çıkıyordu. Acı çektiği belliydi ama durmak gibi bir niyeti de yoktu. Kurşunları bitirdiğimde silahı yere doğru fırlattım ve çizmemden bıçağımı çıkardım.

   Sert ve hızlı bir şekilde bağırarak ona doğru fırlatınca sert bir şekilde yere düştü ve gözlerini kapattı.

  Artık hareket etmiyordu. Ellerime doğru baktım. Damarlarım belli oluyordu. David'e doğru döndüm.
"O öldü mü?" Diye sordu.
"Hayır bu imkansız! Kendinden geçmiş olmalı."
"Şimdi ne yapacağız?"
"Kaçmak o kadar da kötü görünmüyor." Dedim ellerimi belime koyarak.
"Uyanmasını bekleyeceğiz sonra da onu takip edeceğiz!"
"Delirdin mi sen? Peşimi bırakmaz."
"Bu haliyle peşimizden koşacağını hiç sanmıyorum."

     Yakınımdaki bir kayaya doğru oturdum. Delta'nın ne uzağında ne de yakınındaydık.

"Sence onu incelemeli miyiz?" Diye sordum. David bunu sorduğum anda gözlerini devirmişti.
"Onu uyandırmak mı istiyorsun? Gerçekten mi? Numara yapıyor bile olabilir."
"Numara yapsaydı şu an boğazım parçanmış olurdum."
"O zaman öldü. Baksana Bella hareket bile etmiyor!"

    O sırada hırlamaya başlamıştı.
"Lanet olsun!" Dedi David ve olduğu yerden kalkıp ağacın arkasına saklandı. Ben de onunla birlikte saklandım. Delta ellerini yere sabitleyerek ayağa doğru kalktı. Kafasını eğip yaralarına doğru baktı.

   Korku dolu gözlerle ağacın arkasından belli etmeden onu izliyorduk.

   Arkasını dönüp gittiğini fark ettiğimiz an neye uğradığımızı şaşırmıştık.
"O ne yapıyor?" Diye sordum fısıltı ile.
"Gidiyor." Dedi David ve arkasından ilerledi.

    Onu takip ediyorduk. Bir yandan da gözümüzü etraftan ayırmıyorduk.

   O sırada çok garip bir şey olmaya başlamıştı.

   Delta dönüşüyordu. Hem de bir insana!

   Bağırarak ve çığlık atarak insana dönüşmeye başlamıştı.

   David ile birbirimize doğru baktık. İkimizin de nefes alış-verişleri hızlanmıştı. Kafamı deltaya doğru geri çevirdiğimde yerini; iki ayaklı, kıllı bir vücuttan,  çıplak bir kadın vücuduna bırakmıştı.

   David ile ikimizde gözlerimizi büyüterek kadını izlemeye devam ediyorduk.

   Bu benim gördüğüm kadındı, sarışın olan!

   Bize doğru döndüğünde ise yalnızca pis bir şekilde sırıtıyordu.

"Lanet olsun!"

Kurtlar Arasında (3. Kitap)Where stories live. Discover now