36. Bölüm

2.3K 200 8
                                    

"Neden bunları bize daha önce anlatmadın?" Diye sordu David Tyler'ın elindeki kolyeye doğru bakarak.
"Bilmiyorum. Sanırım kendimi hazır hissetmiyordum."
"Ne için?"
"Sürü birbirinden koptu David. Bunun farkında olmanı umuyorum. Chris'in gitmesi hepimize kötü geldi."

David kafasını aşağıya doğru indi.
"Chris'in Delta hakkında bir şeyler bildiğine eminim."
"Bunu öğrenmek için de Chris'i bulmamız gerekiyor." Dedi David kafasını kaşıyarak.
"Evet ama o bunu istemiyor."
"Yaşadığından emin misin Bella? Ya da bütün bunların gerçek olduğundan?"
"İnan bana ben de bunu öğrenmek istiyorum. Yaşayıp yaşamadığı hakkında bir fikre sahip olmamak canımı acıtıyor."

Tyler'a doğru baktım. Kolyeye bakarak ağlıyordu. Onun yanına doğru geçtim.
"Onu bulacağız Tyler. Söz veriyorum."
"Nasıl? Ed ve Jessica bile ne zamandır arıyorlar. Ama yok...annem ile babam için endişeleniyorum Bella. Kafayı yemelerinden endişeleniyorum. Annem kaç gündür doğru düzgün yemek yemiyor."
"Bunu için çok ama çok üzgünüm."

Gözyaşlarını sildi ve ayağa kalktı.
"Ne yapıyorsun?" Diye sordu David ona doğru bakarak.
"Eve dönmeliyim. Babam gece geç saatlere kadar gelmiyor. Annem evde yalnız. Hava kararmadan onun yanına gitmeliyim." Dedi ve bize doğru bakarak yanımızdan uzaklaşmaya başladı.
"Yarın Bayan Martin'e gideceğim."
"Kimseye ümit vermemelisin Bella."
"Ne demek bu?" Diye sordum kaşlarımı çatarak.
"Emily 3. Haftasına girmek üzere Bella. Sence onu kaçıranlar, onu hala yaşatıyorlar mı sanıyorsun? O kadar beklemezler."
Aniden ayağa kalktım.
"Sözünü geri al David. Lafı nereye çekmek istediğini ya da ne denek istediğini bilmiyorum ama sözünü geri almalısın."
"Anlamayacak bir şey yok Bella. Emily artık bir ölü."
Ellerimle ağzımı kapattım.
"Sen hangi ara bunu düşünecek kadar canavarlaştın?" Diye sordum hayal kırıklığına uğramış bir biçimde.
"Ben hep bir canavardım Bella. 9. Sınıftan beri."
"Bence gidip uyumalısın! Geç saate kalmak sana yaramıyor anlaşılan. Eğer Tyler'ın da yanında bu şekilde konuşursan seninle ciddi bir şekilde bozuşurum David. Yüzümü zor görürsün!" Dedim ve daha fazla bir şey söylemeden oradan ayrıldım.

.....

Yavaş bir şekilde arabadan indim ve çantamdan çıkardığım ilacımı içtim. Gözlerimi kapatıp geri açtıktan sonra kapıyı çaldım. Uzun süren beklemenin ardından nihayet kapı açılmıştı.

Kapıyı Bayan Martin açmıştı.
"Merhaba Bayan Martin." Dedim ve içeriye girdim.

Ona doğru baktım. Resmen çökmüştü. Gözleri içine kaçmış gibiydi. Zayıflamış görünüyordu. Bana doğru baktı ve burnunu çekti.
"Burada ne arıyorsun?" Diye sordu ve koltuğa oturdu. Ben de yanına geçip oturdum.

Tekrardan burnunu geçmişti. Üzerinde gecelikleri vardı.

Yutkunarak konuşmaya başladım.
"Bir haber var mı?"

Bir şey demeden kafasını eğdi ve hıçkırarak ağlamaya başladı.

Yüzümü buruşturdum.
"Bayan Martin..."
Kafasını kaldırdı ve bağırarak konuşmaya başladı. Resmen isyan ediyordu.
"Ne yapacağımı bilmiyorum! Küçük kızım ortalıklarda yok ve ben böylece oturuyorum. Benim yavrum acaba şimdi ne yapıyordur? Yaşıyor mu onu bile bilmiyorum!"
Bana doğru gözlerini sabitledi.
"Çok kötüyüm Bella! Çok..çok kötüyüm." Diyerek ağlamaya devam etti.

Gözlerimi bir anlığına kapatıp açtım. Elimi, onun elinin üzerine doğru koydum.
"O bulunacak. Size söz veriyorum! Onu ben...kendim bulacağım."
"Polisler bulamıyor. Eyaletteki polisler bunu araştırıyor. Onlar daha bulamazlarken sen nasıl bulacaksın?"
"Biliyorum bu sizin için saçma geliyor ama size söz veriyorum Bayan Martin. Onu bulacağım."

Bana doğru baktı. Ardından dudağını yalayarak kafasını salladı.

Ayağa kalktım.
"Bayan Martin sakıncası yoksa...Emily'nin odasını görebilir miyim?"
Kafasını salladı.
"Yukarıda. Koridorun sonundaki oda."

Bir şey demeden merdivenlerden çıktım.

Koridorun sonundaki odanın kapısını yavaş bir şekilde açtım. İçeriye doğru girdim. Her yer mor ve sarı renkleriyle donatılmıştı. Gerçekten etkileyiciydi. Raflardaki fotograflara doğru baktım. Emily ve Tyler'ın fotograflarına...
Etraftaki her şeyi inceleyip dokunmuştum. Ama bunların hiçbiri bende bir dürtü oluşturmamıştı. Çekmeceden bulduğum Emily'nin bir oyuncağını elime aldım ve gözlerimi kapattım. Derin derin nefes alıp vermeye başladım.

O sırada bir şey hissetmiştim. Bazı sesler duyuyordum.
"Kalp atışlarını duyabiliyorum küçük Em. Benden saklanamazsın! Bunu biliyorsun."
"Neredesin küçük Emily? Ortaya çık!"
"Oh tanrım! Demek buradasın!!"

O sırada şiddetli bir şekilde duyduğum çığlık sesiyle yere doğru düştüm ve bende çığlık atmaya başladım. Kulaklarımı kapatmıştım.
"Beni rahat bırakk!" Diye bağırıyordu Emily. Ama çok şiddetli bir biçimde bağırıyordu.

"Soğuk!! Üşüyorum!! B-ben yüzme bilmiyorum!"
"Rahat ol küçük Emily. Yakında artık hiçbir şey hissedemez olacaksın."

   Emily bağırmaya devam ediyordu.
"Rahat bırak beni!!"

Ben ise kulaklarım kapalı bir şekilde yerde yatıp bağırmaya devam ediyordum.

Biri beni yerden kaldırdı ve sarsamaya başlamıştı. O sırada her şey karanlığa bürünmüştü.

Kurtlar Arasında (3. Kitap)Where stories live. Discover now