38. Bölüm

2.2K 201 5
                                    

   Nefesimi tuttum ve doğrulmaya çalıştım. Ama bunu yapmakta zorlanıyordum. Sandığımdan daha derindi. Nihayet bir yere tutunarak yüzeye çıkmayı başardığımda şiddetli bir şekilde öksürmeye başlamıştım.

"Emily!" Diye bağırmaya başladım. Cebimden çıkardığım feneri açıp etrafı incelemeye başladım. Ama Emily görünürde yoktu. Daha şiddetli bağırıyordum.
"Emily!.....Emily!......Emily!!"

   Işığı suya doğru tuttuğum da ise bir şey fark etmiştim. Suyun dibindeydi. Gözlerimi büyüttüm ve cesaretimi toplayıp derin bir nefes aldıktan sonra suyun içine doğru girdim. Bir elimle yüzmeye çalışırken diğer elimle de fener ile yoluma ışık tutuyordum.

    İşte ona ulaşmıştım. Bu Emily'di. Ama bembeyaz gözüküyordu. Hızlı bir şekilde onu oradan çektim ve yukarıya doğru yüzmeye başladım. Onu bırakmamaya çalışıyordum ama sandığımdan daha ağırdı.
Nihayet yüzeye çıktığımda içimde tuttuğum nefesleri dışarıya bıraktım. Emily'yi hızlı bir şekilde iplere bağladım. Hala bembeyazdı. Ölü yoksa yaşıyor mu onu bile bilmiyordum. Tek bildiğim buradan bir an önce çıkmak istediğimdi.

    Feneri yukarıya doğru tutarak onlara çıkacağımın sinyalini verdim. Bir yandan tırmanıyor, bir yandan ise yukarıdan çekiliyordum.

   Bu sefer düşemezdim. Düşmemeliydim. Emily gittikçe ağırlaşmaya başlamıştı. Nefes alış-verişlerim hızlanmıştı ama yapacak bir şeyim yoktu. Onu ne olursa olsun bırakamazdım. Nihayet ay ışığını gördüğümde yukarıya çıkmış olduğumu fark ettim. Ve buna çok sevinmiştim.

   İpden daha sert çekerek bizi kuyunun ağzına kadar getirdiler. Oraya kadar geldiğimizde Tyler ve Ed, Emily'yi David ise beni tutmuştu. Çıkmamıza yardım ettiler. David'in boynuna sarıldım ve ayağımı yere doğru attım.

   Derin bir nefes alarak gözlerimi kapattım ve David'e doğru dayandım. Gözlerimi açtığımda birbirimize baktık. Ardından David'in gözü kafama doğru takılmıştı. Elleriyle kafamı tuttu ve oraya doğru baktı.

"Kaşının üstü patlamış. Kafanı mı çarptın?" Diye sordu.

  Kafamı salladım ve elimle oraya doğru bastırdım. O sırada Kate elinde ince bir pike ile yanıma geldi ve onu üzerime örttü. Sıkı bir şekilde sarındım ve neler olduğuna bakmak için Tyler'ın yanına gittim.

  Jess onu yere yatırmış suni-teneffüs yapıyordu. Tyler'a doğru baktım. Emily'nin saçlarını okşuyor ve ağlıyordu. Emily'nin suratında ve kollarında bazı çizikler vardı.

  Ed'e doğru döndüm.
"Yaşıyor mu?"
"Evet ama sanırım suyun altında boğulmuş. Jessica onu boğazındaki sulardan kurtarmaya çalışıyor. O sırada ambulans sesleri gelmeye başlamıştı. Arkama doğru döndüm. Bundan haberim bile yoktu. Yaklaşan siren sesleriyle kenara doğru çekildim. Kısa bir süre sonra dibimize kadar araçları park ettiler ve Emily'i arabaya bindirdiler. Tyler da onlarla birlikte gitmişti. David'e doğru baktım.
"Onları yalnız bırakamayız."
"Hadi öyleyse. Arkalarından gidelim." Dedi ve elimden tutup koşmaya başladı. Ben de onunla birlikte koşuyordum.
......
"Orada yaptığın şey...gerçekten cesurcaydı Bella. O kuyu hakkında birçok ölüm haberleri okumuştum." Dedi David eliyle gözünü kaşırken.

  Hafif bir şekilde inlemiştim.
"Üzgünüm Bayan Winston." Dedi başımdaki bayan hemşire. Kaşımın üstüne dikiş atıyordu.

  David elimi tuttu.
"Tyler sana minnettar Bella."

   Hafif bir tebessüm etmiştim.
"Emily'yi ben de çok seviyorum. Durumu iyi mi?"
"Evet şimdi daha iyi. Uyuyor. Ona serum veriyorlar."
"Bu iyi...geçen gün senin söylediklerini düşündüm ve kendimi Emily'yi görmek için zorladım. O günde, o oyuncağı bunu tetiklemiş oldu."

   Bir şey dememişti.
"Sence o?..." Diye başlamıştı lafına ama sonra aklına hemşirenin burada olduğu gelince susmuştu.

   Kadın işini bitirdikten sonra bana doğru baktı.
"Bayan Winston size bir serum vermeliyim."
"Ne için?"
"Anlaşılan su fazlasıyla soğukmuş. Daha sonra ortaya çıkacak ateşlenme ve öksürmeye karşı bir ilaç."
"Peki..."
"Merak etmeyin hastalığınıza olumlu veya olumsuz bir etkisi olmayacaktır."
    Sözümü kesip bunu dediği an David şaşırmış bir şekilde bana baktı.

    Hemşire ile göz göze gelmiştik. Ona sert bir şekilde baktım.
"Ah benim serumu hazırlamam gerekiyor." Dedi ve yanımızdan ayrıldı. David ile odada yalnız kalmıştık.

"Ne hastalığından bahsediyor bu?" Diye sordu David ellerini beline koyarak.
"Yanlış söyledi herhalde. Ya da beni başka bir hasta ile karıştırdı. Bilmiyorum. Ben de anlamadım."
"Yani seninle bir alakası yok mu?" Dedi ve ellerini belinden indirdi.
   Kafamı salladım. Gayet sakin konuşuyordum.
"Dediğim gibi karıştırdı herhalde."
   Böyle deyince David yumuşadı ve sessiz kalmayı tercih etti.

   Kısa bir süre sonra hemşire elinde serum kabıyla gelmişti. Beni yatırdı ve serumu koluma taktı.

  David, hemşire odadan çıkar çıkmaz yanımdaki sandalyeye oturdu. Gözlerimi kapattım ve uyumaya başladım...

Kurtlar Arasında (3. Kitap)Where stories live. Discover now