43. Bölüm

1.9K 121 1
                                    

Vampir hızıyla ormana koşuyordum. Birden yere kapaklandım. Ve kan kusmaya başladım. Kalbim sıkışıyordu. Gözlerim kararıyordu. Gittikçe güçsüzleşiyordum. Bunların abna olmasının tek bir sebebi olabilirdi.
Elice...

Elice acı çekiyor. Yoksa benim bu hallerim normal değil.

Kan kusmakla beraber sırtım kırılıyor ve nefes alamıyordum. Elimi toprağa vurarak birinin beni duyması için çaba gösterdim. Ama kimse duymuyordu. Elimi toprağa öyle sert vurdum ki toprak kaymaya başladı. Burası uçuruma yakındı. Eğer oraya düşersem muhtemelen denizi boylarım.

Toprak iyice kaymıştı. Bense iyice güçsüz düşmüş hareket edemez hale gelmiştim. Bir iyileştirme büyüsü yapıldı. Elice hala kendine gelememişti ama. Ben gerçekten hasta olmadığım için işe yaradı. Toprak tamamen kaydığında denize doğru yol almıştım. Altımda deniz, üstümde kafama çarpmayı bekleyen bir toprak parçası...

Bütün gücümü toplayarak toprağın içinden geçip çıktım. Hava da süzülüp ağaçlardan birine çıktım. Kusmayı bırakıp nefes almaya çalıştım. Elice...onun yanına gitmeliyim!

ELİCE:
Alice'nin yakasını tutup bağırdım.
"Ne oluyor bana! Neden bu haldeyim! Ne saklıyorsunuz benden!" Alice titrek, ve ağlak sesiyle sonunda konuştu.
"Abla seni zehirlemişler. Büyüyle de sana istedikleri zehiri güçlendirebiliyorlar. Savaştan önce seni öldürmek istiyorlar."
"Aptal mısınız siz!  Ben ölümsüzüm!"
"Evet ama vampirleri ömür boyu uyutabilecek zehirler var!" Dedi. Gözümden bir damla yaş süzüldü. Adrian ile her şey daha yeni yeni başlamıştı. Alice, Jaycop, Alex, Micheal... Onlar her şeye yeni başlayabilmişlerdi.

"Bak Elice. Bu zehirin panzehiri olmadan iyileşemezsin. Muhtemelen panzehir vampir kurulunda. Hepimiz gidip orayı basacağız. Panzehiri alırız. Ve yine savaşa od..." Lafını kestim.
"Hayır! Daha önce Alice'ye de saldırdılar. Bir büyücü bulup panzehir yaptıralım. Sonra hepsini teker teker öldüreceğim!" Dedim.
"Olmaz! Yani panzehir yapılabilecek bir şey değil. Bu büyüyle geliştirilen bir zehir! Kimseye yaptıramayız Elice!"
"O zaman bırakın da öleyim!" Sinirle yerimden kalkıp ormana doğru koşmaya başladım. Bunun için vampir kuruluna yalvaracak halimiz yok ya! Böyle bir şeye asla izin vermem!

Onlar kardeşime saldırdılar! Bunca insanı katlettiler! Bedelini ödeyecekler! Gerekirse ölürüm! Ama asla bu savaştan vazgeçmem. Zaten benim panzehirime karşı savaşı durdurmamızı isteyecekler! Bu da asla olmayacak! O savaştan vazgeçmeyeceğim!

Birden yine nefesim kesilip boğazımdan kan kusmaya başladım. Ama şimdiden çok sıkılmıştım. Çiğerlerimin patlayacağını sandım. Ellerimle karnımı tutup kusmaya devam ettim. Gözlerim kapanıyordu. Ama şimdi sırası değildi. Karşımdan gelen iki vampir kokusu aldım. Hayır üç vampir kokusu. Bunların kokusu tanıdıktı. Ama biri kesinlikle Adrian. Öbürleri de Aidan ve Derek. Benim olduğum tarafa doğru koşuyorlardı.
"Ad-ad! " bir türlü isimlerini söyleyemiyordum.
Elimi havaya kaldırarak ateş elementiyle bir ateş topu yaptım. Elim kadardı. Ama oldukça parlaktı. Kendimi kaybetmeye başlamıştım. Ateşi söndüremedim. O yere düştü ve bir ağacı yaktı. Aniden büyük bir yangının arasında kalmıştım. Lanet olsun!

ADRİAN:
Elice'nin kokusu kanla karışıktı. Hala kan kusuyor olmalı. Ona yaklaşmıştım. Ama birden kokusu kapandı. Şuan elementini kullanıyordu. Küçük bir ateş gördüm. Sonra ateş eğildi. Ve birden büyüdü.
"Ormanda yangın çıktı!" Dedi Aidan. Koşarak oraya yöneldik. Su elementimi kullanarak büyük bir kaç su toplarını rasgele fırlattım. Attığım sular yayılıp etrafı söndürüyordu. Elice'yi gözlerimle arayıp buldum. Yerde kanlar içinde yatıyordu. Tahmin ettiğim gibi yine kan kusmuştu. Koşmaya devam edip onun yanına geldim. Yerden kaldırıp kucakladım.
"Adrian." Dedi kısık ve ağlamaklı sesiyle. Gözümden yaşlar akmaya başlamıştı. Bu haline dayanamıyordum. Koşarak oradan uzaklaştım. Aidan ve Derek arkamdan geliyorlardı.

Eve gelip Elice'yi yatağa yatırdım.
"İyi misin?"
"Bana neden söylemedin?"
"Neyi?" Dedim korkulu sesimle.
"Ölüceğimi." Yıkılmıştım. Yine ölümden korkuyordum işte!

Derin bir nefes aldım.
"Sen ölmeyeceksin!"
"Kimseyi kandırma. Ahh!" Birden konuşmasını kesip inlemeye başladı. Karnını tutuyordu. Sonra sırt üstü yatıp tavana baktı. Eliyle kolumu sıkıyordu.
"Neler oluyor Elice!" Gözleri yerinden çıkacak gibiydi. Karnına baktım. Kan geliyordu.

Tişörtünü çıkarttım. Karnı sanki bıçaklanmıştı!
Derin bir yuvarlak yara vardı. Büyüyle engellemeye çalıştım. Vampir yüzüm ortaya çıkmıştı. Bütün gücümle engellemeye çalıştım.
"Elice dayan! Kurtaracağım seni! Dayan!" Bilincini kaybediyordu. Ölüyordu!
"Jaycop! Micheal!" İkiside aynı anda kapıdan içeri girdi.
"Büyüyle destek verin! Ölücek!" Oldukları şoku atlatıp büyüyle bana yardım ettiler. Vampir kurulunun kara büyüsünü hissedebiliyordum. Bütün gücümle engellemeye çalıştım. Elice çığlık çığlaydı. Bilincini kaybedecekken birden bağırmaya başlamıştı. Sonra da ağlamaya. Çok fazla canının yanması beni daha çok inatlaştırıyordu. Bütün gücüme odaklandım. Ama olmuyordu. Kanında ki zehiri çıkartmalıydık. Büyü yapmayı bıraktım. Benimle beraber Micheal ve Jaycop da bıraktı. Elice'nin bedeni morlaşmaya başlamıştı. Ölüyordu! Başka çarem yoktu. Elice'yi alıp bahçeye çıkardım . Yere uzandırdım.

"Micheal! Bana bir bıçak ve kan torbaları getir."
"Ne için?" Başımı eğip Elice'ye baktım.
"Zehiri vücudundan çıkartacağız." Dedim. Micheal cevap vermeden vampir hızıyla gidip istedikleri hemen getirdi. Bıçağı alıp bileklerini kestim. Boynundan ve bacaklarından kesikler açtım. Omzularından da kesikler attım. Simsiyah bir kan çıkmaya başladı. Ama yeterince hızlı değildi. Zehiri ancak ben çekersem yeterli olabilirdi.

Dişlerimi boğazına saplayıp zehirli kanı çektim. Ağzım dolduğu zaman kanı tükürdüm. Sonra tekrar dişlerimi saplayıp zehiri çıkartmaya çalıştım. Tekrar tükürdüm.

Ama boşalmıyordu. Zehir sürekli üretiyordu.
Başka çarem yok muydu? Senin için bunu yapmalıyım sevgilim. Üzgünüm Elice.

Vote ve yorumlarınızı bekliyorum...
Hepinizi seviyorum...

Kızıl Ay Doğuyor (BİR VAMPİR HİKAYESi)1Where stories live. Discover now