BÖLÜM 28: "VİCDAN"

Start from the beginning
                                    

Bu iş yine de Yasemin'in içine sinmiyordu. Afra'nın nemli suratına bakıp sıkıntıyla nefes verdikten sonra sandalyelerden birini çekip oturdu. Cerem'i düşündü. Ölmüş olamazdı. Sanki her an kapıdan içeri girecekmiş gibi geliyordu. Ağlamak istiyordu; ama yapamıyordu. O kadar çok kişi kaybetmişti ki artık alışmış hissediyordu. Boğazından aşağı indiremediği bir düğüm vardı; ama gözyaşları yoktu. Belki umutlarım gibi gözyaşlarım da tükenmiştir.

Hazan'ın telefonu çaldığında Yasemin Rima'ya bakmak için içeri gitti. Kapının önünde bir-iki saniye bekleyip içeriyi dinledi. Rima'nın burnunu çektiğini duydu. Kapıya iki kere tıklattığında Rima'nın "Gel." dediğini duydu. Kapıyı yavaşça açıp içeri girdi. Yine aynı şekilde kapıyı kapattı. Yatağın önünde oturan Rima'nın yanına gidip oturduğunda kızın burnunun ve gözlerinin kızardığını fark etti. Onun neden ormanda olduğunu merak ediyordu. Sesini yumuşak tutmaya çalışarak bu konuyu açtı. Tabii boğazındaki yumru konuşmasını zorlaştırıyordu.

"Senin evde olduğunu sanıyordum."

Rima kucağındaki çantayla oynarken yere bakıyordu. Suratı her an ağlayacak gibiydi. Kendini berbat hissediyordu. Cerem'in ölmesini istememişti. Barlas'a sevdiği birini kaybettiğinde onu anlayacağını söylerken Cerem'in ölmesini kastetmemişti. Suçluluk bedenini ele geçirmişti. Hep aynı şeyleri düşünüyordu.

"Durum ciddi olduğu için evde durmak istemedim. Bir kere olsun işe yaramak istedim. Eve uğramadan peşinize takıldım."

Durup burnunu çekerken ormana gittiği için kendine lanet etti. Vicdanı kalbini kemiriyordu.

"Sonra?" dedi Yasemin fısıltıyla.

"Afra'nın yalnız gittiğini görünce onun peşine takıldım. Sonra bir sembol gördüm. Senin Drop Bear'ı öldürdüğün zaman gördüğümüz şeklin aynısı, bir sarmal... O şekille ilgilenirken bir cücenin saldırısına uğradım. Çığlık atınca Afra beni fark etti ve cüceyi öldürdü." dedikten sonra ağzından "hıh" sesi çıktı. "Onun yerinde olsam kendimi öldürürdüm. Dünya bir pislikten kurtulmuş-"

Yasemin "Rima!" diyerek onun sözünü kesti. Arkadaşının kendisinden bir pislikmiş gibi bahsetmesini istemiyordu. Bu kendisine yaptığı bir haksızlıktı.

Rima "Hikayenin sonunu dinle Yasemin! Pislik olduğuma o zaman hak vereceksin." derken sesi ister istemez yüksek çıkmıştı. Kucağındaki çantayı fırlatıp elleriyle suratını kapattı. Sonra saçlarını çekip tavana baktı. Ağlamamak için kendini sıkıyordu; ama en sonunda ağlayacaktı. Anlatmaya devam etmeden önce nefesini verdi.

"Afra silahının birini bana verdi ve ormanın içine ilerledik. Cücelerin geldiğini görünce bir çember oluşturduk. Ben ateş edince silah elimden kayıp yere düştü. Afra silahı aldı; ama çembere dönerken cüce onu bacağından yakaladı. Attığı çığlık hala kulaklarımda. Cüceyi vurdum ve Afra çembere geri girdi. Birlikte tüm cüceleri öldürdük; ama bir sorunumuz vardı. Afra iyileşemiyordu. Uzunca süre çemberde bekledik. Ormanın içindeki kahkaha sesleri iyice azaldığında Afra'nın telefonu çaldı. O acı çektiği için telefonunu ben açtım. Barlas Cerem'in yaralandığını söyleyince zor da olsa onların yanına gittik. Afra Cerem'i iyileştirmeyi denedi; ama kendisi de acı çektiği için yapamadı. İki acı birden ağır gelmiş olmalı."

Yasemin Rima'nın isteyerek kötü bir şey yapmadığını biliyordu. Sadece yanlış zamanda yanlış yerde bulunmuştu. Hepsi birer tesadüftü.

"Cerem için kendini suçlamamalısın Rima." dedi sanki karşısında bir çocuk varmış gibi. Tam elini kızın saçlarına koyup saçlarını okşayacakken Rima birden Yasemin'e döndü. Ela gözlerinde garip bir ifade vardı. Korku, pişmanlık ve hüznün karışımı bir ifade...

TEPELERİN KIZI Where stories live. Discover now