BÖLÜM 17: "ORMAN III"

3.1K 362 115
                                    

Geçen sefer hiçbir şey bulamadıkları için bugün tekrar ormana girmişlerdi. Yasemin ufacıkta olsa katille ilgili bir ipucu bulmak istiyordu. Tabii bir de Drunemeton vardı. Nasıl bulacaklarından hala emin değildi. Geceleri başını yastığa koyduğunda ettiği dualar gerçek olsun istiyor, içindeki intikam ateşini söndürmek istiyordu.

Katili bulduğu zaman nasıl bir hastalığı olduğunu sormak istiyordu. Nasıl bir hastalık insanları öldürerek son bulabilirdi ki?

Bu sefer Ayberk'in onlarla birlikte olmayışı Yasemin'nin "Aklına acaba bu işten sıkıldı mı?" düşüncesini getirmişti. Hâlbuki en çok ona ihtiyacı varmış gibi hissediyordu. O ve diğerleri Ayberk'in ne kadar zeki biri olduğunun farkındalardı. Er ya da geç onun bir şeyler bulacağından emindiler.

Yasemin Barlas ve Selim'e bakarak "Ayberk niye gelmedi demiştiniz?" dedi. Aslında bunu çocuklar bir kez açıklamışlardı; ama Yasemin o sıra bir an önce ormana girmeyi düşündüğü için onları dinleyememişti.

Selim sağ eliyle sarı saçlarını karıştırarak "Basketbol oynadıktan sonra bir işinin olduğunu söyledi; ama ne işinin ne olduğunu söylemedi. Bugün ormana bizimle gelemeyecekmiş o yüzden." dedi. Yasemin anlıyorum der gibi kafa salladı; ama Ayberk'in bu kadar önemli ne işi olduğunu anlamamıştı. "Her neyse." diye fısıldayarak yürümeye devam etti.

Yerdeki kurumuş dal ve yapraklara basarken sanki bir şeyi uyandıracakmış gibi içinde bir endişe vardı. Olabildiğince sessiz yürümeye gayret etse de arkadaşları bu işi bozuyordu. Hele ki Barlas! Çocuğun elindeki cips paketinden çıkan sesler onu rahatsız ediyordu. Neyse ki Cerem Yasemin'in düşüncelerine tercüman olup onu uyarmıştı.

"Barlas keser misin şunu?"

Barlas bozuk bir suratla son cipsi de ağzına attığında paketi iyice buruşturup yere attı. Afra onun bu davranışı karşısında biraz sinirlenmişti. Kimse bunun farkına varmasa da o çevreci biriydi. Eğilip yerdeki paketi aldı ve sonra çöpe atmak üzere çantasına attı.

Sorunun son bulmasıyla yürümeye devam ettiler. Kerem bir an duraksayıp ağacın üzerindeki ökse otuna baktı. Aklına bu bitkinin hikayesini Melisa'ya anlattığı an geldi. Özellikle son kısmı hala hatırlıyordu.

"Ve Loki Balder'i ökse otundan yapılmış bir mızrakla öldürmüş."

Melisa ifadesiz bir suratla Kerem'e bakıyordu. Kerem ne der gibi kafa salladı. Kızın bir tepki vermesini bekliyordu.

Melisa omuz silkerek "Muhtemelen hiçbir işimize yaramayacak bir hikaye işte. İki gün sonra hatırlamam bile." dedi. Kerem onun bu haline gülümsemişti. Sevgilisinin açık sözlü olması hoşuna gidiyordu. Ayrıca Melisa omuz silkerken Kerem'in gözüne çok tatlı görünmüştü.

"Bir daha ki sefere daha gerçekçi şeyler anlat." diye fısıldadı Melisa. Kerem hafif gülümseyerek "Bunu bir ölüm perisi mi söylüyor?" dediğinde Melisa'nın kahkahaları da onun gülümsemesine eşik etmişti.

Aklına gelen bu hatıra ile suratını buruk bir gülümseme kapladı. Onun saçmalıklarını bile özlemişti. Bu nasıl anlatılırdı ki? Anlatacak bir yol bulsa bile anlarlar mıydı?

Adımlarını hızlandırıp diğerlerine yetişti ve sanki az önce hiçbir şey yaşamamış gibi diğerlerine eşlik etti. Yasemin Kerem de bir şeyler olduğunu fark etmişti; ancak onun üzerine gitmek istemedi. Bazen her şeyi oluruna bırakmak lazımdı.

Yine hiçbir ağaçta kutsal bir iz bulamamıştı. Baktıkları yerlerde tepe de yoktu. Umutsuzluğa kapılarak olduğu yerde durup saçlarını çekti. Önünde uzayıp giden ormanda gözlerini gezdirdi. Bu samanlıkta iğne aramak gibi bir şeydi. İmkansızdı resmen.

TEPELERİN KIZI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin