BÖLÜM 26: "ÇIĞLIK"

3.4K 350 278
                                    

Korku salanın ardından bir ay geçmişti. Gerek yaşanan korku gerek korku salandan önce yaşanan tartışma grubu parçalamıştı. Herkes kendi halindeydi.

Ahmet ormanda gömülü halde dört beden bulmuştu. Çocukların ona hala gerçekleri anlatmamasını bahane ederek bundan çocuklara bahsetmemişti. Hatta hiç kimseye söylememişti. Diğer yeşil yaratığı yaktığı gibi onları da yakmıştı. İki tanesi yeşil yaratığın aynısıydı. İki tanesi de koala benzeri bir hayvandı.

Her ne kadar Ahmet korku salan olayını savcıya aktarmayacağını söylese de kasabada dilden dile dolaşan bu olay savcının kulağına gitmişti. Öyle ki savcı kasabayı ziyaret edip görgü şahitleriyle konuşmuştu. Bunun ucu da haliyle Yasemin'e dokunmuştu. Sonuçta korku salana girme fikri onundu. Yasemin sadece korku salanın içinde yaşadıkları olayları anlatmıştı; ama savcı bunlara pek inanmıyormuş gibiydi. Yasemin'in ablasını ve anneannesini kaybetmesinden dolayı akıl sağlığını yitirdiğini düşünmüştü. Hatta bunun için bir psikolog dahi önermişti. Tabii Hazan ve Yasemin bunu kesin bir dille reddetmişlerdi. Yasemin gayet iyiydi. Tabii gözaltlarındaki uykusuzluktan kaynaklı morlukları saymazlarsa...

Bunlar haricinde iyi şeyler de olmuştu. Artık pastane dolup taşıyordu mesela. Ayrıca asıl önemli olan Yasemin ve Hazan'ın evlerine geri dönmüş olmalarıydı. Evde başka delil bulamayacaklarını anladıklarından olsa gerek son incelemeleri yapıp onların eve girmelerine izin vermişlerdi. Bunda Ahmet'in payı büyüktü. Üstleriyle konuşarak halletmişi bunu. Evin iyice temizletilmesi talimatını da askerle veren oydu. Yasemin ilk kez Ahmet'in işlerine yaradığını düşünüyordu. Her ne kadar salona girmeye çekinse de artık evindeydi. Yuvasındaydı. Bir başkasının evinde rahat edemiyordu. Bu konu da annesine çekmişti.

Kampta bulduğu nottan hala kimseye bahsetmemişti. Eğer bahsederse notu yazan kişinin onlara yardım etmeyeceğinden korkuyordu. Gerçi artık bir bütün olarak onlar yoktu. Rima, Afra ve Barlas arasında geçen gerginliğin o gün herkese sıçraması üzerine hala aralarında görünmez bir duvar vardı. Ayrıca Yasemin zihinsel açıdan rahatlamaya çalışıyordu. Tüm bunlar onu çok yormuştu.

Kerem'lerdeyken pelerin ve notu çantasından hiç çıkarmamıştı. Eve gelince de yatağının altına saklamıştı. Biri gelip odasını karıştırmazsa -ki teyzesine bu konuda güveniyordu- sorun olmazdı.

Ara sıra defterine bir şeyler karalıyordu. O gün kafasında ne varsa onu yazıyordu. Bir gün aklına takılan bir şarkı sözünü, bir gün okuduğu bir kitabın sevdiği bir repliğini yazıyordu. Bazense içinde büyüttüğü duygu filizlerinden bahsediyordu. Korku, sevgi ve en önemlisi intikam...

Son bir aydır yaptığı gibi pastanedeki teyzesine el sallayıp okula gitmek için yürüdü. Hava güneşliydi; ama ılık esen rüzgar kendini hissettiriyordu. Sokaklar okullarına giden öğrenciler haricinde boş sayılırdı.

Okul bahçesinde her zaman ki gibi öğrenciler sıra olmuşlardı. Yasemin kendi sırasına vardığında sırada onu bekleyen Rima'ya selam verdi. Yan sınıfın sırasındaki Barlas, Afra, Cerem, Ayberk ve Selim'i diğer günler de yaptığı gibi görmezden geldi. Aslında Barlas ve Afra dışındakilerle sorunu yoktu. Yine de onlarla yan yana oldukları için diğerleriyle de konuşmuyordu işte. Eski günlerdeki gibiydiler. Tüm bu olaylar olmasa birbirleriyle tanışmayacaklardı bile. Yasemin yine uzaktan Selim'i izleyecekti. Değişmeyen tek şey Rima'nın Afra'ya olan nefreti olacaktı. Bazen Yasemin o günleri özlüyordu. Sırf Selim'i görebilmek için erkenden okula geliyordu. Okuldayken sürekli onu izliyordu. Selim onun farkında bile değildi. Kasabada Yasemin ismi bu kadar popüler değildi. Eskisi gibi sıradan Yasemin olmak istiyordu. Artık Tepelerin Kızı olmak istemiyordu. Gerçi o tepeyi hala bulamamışken kendine bu ismi yakıştırmıyordu.

TEPELERİN KIZI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin