BÖLÜM 8: "EKİP"

4.6K 462 170
                                    

Elindeki kavanozu sallayıp içindeki küllerin dansını seyrediyordu. Kavanozun içinde bir o yana bir bu yana savruluyorlardı. "Demek bu küller bizi kötülerden koruyacak?" diye düşündü Yasemin. En çok bunu merak ediyordu. Nasıl olurda çevresine döktüğü küller onu koruyabilirdi ki?

Kavanozu ve Kelt takvimini alıp odadan çıktı. Pastaneye inmesi gerekiyordu. Orada Selim ve Kerem'le buluşacaktı. Selim birilerini bulduğunu ve bildiği kadarıyla hikayeyi onlara anlattığını ona bir mesajla haber vermişti. O da aynı şeyi yaparak Kerem'e haber vermişti.

Evden çıkacakken anneannesi onu kapıda durdurdu. Kadının surat ifadesi bir şey söyleyeceğine dair ipucu veriyordu.

"Ben düşündüm de..."

Kadın bir an duraksayıp alnını kaşıdı. Sonra iç çekti.

"Evet anneanne. Sen düşündün de?"

Yasemin'in içindeki merak duygusu akan zaman içinde artıyordu.

"Melisa için temsili bir mezar yaptırmak istiyorum. İstediğimiz zaman onu ziyaret edebilmemiz için."

Yasemin ne diyeceğini bilmiyordu. Konuşmak istiyordu ama boğazındaki düğüm buna izin vermiyordu. Kafasını sallayıp akciğerlerini havayla doldurdu.

"İyi düşünmüşsün. Ama konukomşu ne der? Bizim bildiklerimizi onlar bilmiyorlar. Yani herkes Melisa'yı kayıp diye biliyor. Eğer mezar yaptırırsak... Yani..."

Şimdi olmasın lütfen diye geçirdi içinden Yasemin. Gözyaşlarının yanaklarından süzülmesini şu an istemiyordu. Geceleri onu terkeden herkesin ardından sessizce ağlıyordu. Sesini kimseye duyurmadan gözyaşlarına hürriyet veriyordu. Kimsenin onu ağlarken görmesini istemiyordu. Özellikle anneannesini ağlayarak daha fazla üzmek istemiyordu.

"Biliyorum ama bunu yapmalıyız. Belki hiç bulamayacağız onun cansız bedenini."

Yasemin daha fazla konuşmak istemiyordu. Gözlerini tavana dikip gelen yaşları geri göndermeye çalıştı. Gözlerini birkaç kez kırptı; ama nafileydi. Kapıyı açıp tek bir laf etmeden sandaletlerini ayağına geçirdi. Biraz önce konuştuklarını zihninden atmaya çalışarak merdivenlerden indi.

Pastaneye girdiğinde köşedeki masada oturan kişi şaşırmasına sebep oldu. Suratına sinsi bir gülümseme yerleştirerek masada oturan kızın yanına doğru ilerledi. Elindeki kavanoz ve takvimi masanın üzerine bıraktıktan sonra sandalyelerden birini çekip oturdu.

"Hangi rüzgar attı seni buraya Afra? Hastanede olduğunu sanıyordum." dedi suratındaki gülümsemeyi bozmayarak.

"Hastaneden apar topar çıktık. Dün bana dediğin şey..." dedi Afra. Hala aklı dün Yasemin'in ona fısıldadığı şeydeydi. "Seni kobay faresi olarak kullanmalarını mı istiyorsun, demiştin. Ne demek istedin?"

"Hastaneden apar topar çıktığına göre ne demek istediğimi bence biliyorsun." dedi Yasemin ciddileşerek. Kız kafasını salladı. Elbette biliyordu. Hiçbir tıbbi müdahele olmadan iyileşmişti ve hastane görevlileri bunu fark etmişti.

Hazan Afra'nın önüne sipariş ettiği meyve suyunu koyarken iki genç kızda bunu düşünüyordu. Meyve suyunu masaya bıraktıktan sonra rahat konuşmaları için Hazan mutfağa dönerek onları yalnız bıraktı.

Yasemin kıza kısaca bildiklerini anlattı. Kızın dün ki halinden eser yoktu. O kibirli kız gitmiş yerine ciddi bir kız gelmişti. Yasemin anlatırken önemli yerlerde onu durdurup sorular soruyor, anladığını belirtmek için kafasını yukarı aşağı sallıyordu.

TEPELERİN KIZI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin