BÖLÜM 5: "İNAN"

6.5K 587 124
                                    

Elektrikli testere sesi yerini baltanın odunu parçalama seslerine bırakmıştı.

Tak...

Tak...

Tak...

Sanki her bir darbe zihnine iniyor, gölgede kalan hatıraları acı içinde gün yüzüne çıkartıyordu.

Başını iki elinin arasına alıp gözlerini kapadığında gözlerinin önünde bir görüntü belirdi. Üç gün öncesiydi bu. Üvez ağacı ona fısıldarken o feryat ediyordu. Kerem yere çökmüş göz yaşlarına hürriyet veriyordu. Selim çığlıklara dayanamamış kaçıyordu. Olayda bir farklılık vardı lakin. Yasemin bu sefer olayı yaşamıyor, bir seyirci gibi dışarıdan olanları izliyordu.

Görüntüyü yarıda kesip kafasını masaya koydu. Bu seferde eski günler zihnini esir almıştı.

Melisa, o ve babası pastanenin mutfağında pasta yapıyorlardı. Az sonra içeri annesi giriyor ve tezgaha saçılmış unları farkediyordu. Üçü birbirlerine bakıyor, Bahar'ın muvakkat sinirinden paylarına düşeceği bekliyorlardı. Fakat Bahar onlara mutfağı dağıttıkları için kızmıyor aksine o da bu işin bir parçası oluyordu.

Bu anı yaşarken ne kadar eğlendiklerini hatırladı. Gülücüklerinden mutluluklar feveran ediyordu o gün. Şimdiyse gözyaşları ayün gibi akıyordu yanaklarından.

Kendisine söz vermişti katili bulacağına dair. Güçlü olması gerekiyordu; ama yapamıyordu sanki. Bir şey onun gücünü emiyormuş gibi hissediyordu. Hayatta tutunacağı dal kalmamıştı nerdeyse.

Kafasını kaldırıp gözyaşlarını sildi. Saatlerdir babasının koltuğunda oturuyordu. Teyzesine verdiği sözü de yeni hatırlamıştı ayrıca. Anneannesiyle konuşacaktı. Ne söyleyeceğinden emin değildi; ama sözünü tutmalıydı.

Koltuktan kalkıp kapıya doğru ilerledi. Kapı eşiğine geldiğinde dönüp odaya baktı. Sonra sanki bunu hiç yapmamış gibi uzun koridordan geçerek salona ilerledi.

Anneannesi pencerin önündeki ahşap sandalyede sanki cansızmış gibi oturmuş, pencereden gelen rüzgarda beyazlarının savrulmasına izin veriyordu.

Kadının yanına gidip yere diz çöktü. Sandalye destekliklerinde olan elini tutup öptü. Bir an olsun kendini onun yerine koydu. "Bu yaşlı halinle nasıl dayandın sen bu kadar acıya?" diye düşündü.

Kadın torunu geldiğinden beri tepki vermemişti. O da torununa destek olmak istemiş ama yapamamıştı. O ne tür bir felaket olursa olsun dik duran insanlardan değildi. En ufak bir şeyi bile kendine sıkıntı eden biriydi. Belki de bu saçlarına düşen karların tek nedeniydi.

Az sonra odaya Hazan'da girmişti. Annesinin diğer tarafına da o çökmüştü. Melisa gittiğinden beri onunla konuşmaya çalışmış ama başarısız olmuştu. En sonunda bu işi yeğenine devretmişti.

"Anneannem." diye söze başladı Yasemin. Ağlamaktan burnu dolduğu için "n" harfini garip telaffuz ediyordu.

"Meleğim. Yapma böyle. Hepimiz üzülüyoruz. İçine kapanma lütfen. Ağla. Bağır. Ama böyle susma."

Pencereden yine bir rüzgar esti. Rüzgâr kadının karlı saçlarının arasına giriyor, kim bilir nasıl tutuşan başına, dıştan bir
serinlik veriyordu. Gözlerini kırpıştırıp ağzını hafifçe araladı. Nihayet kadının konuşacağını anlayan Hazan ve Yasemin toparlanıp pür dikkat kadına odaklandılar.

"Olanların farkındayım." dedi kadın kısık sayılacak ruhsuz bir sesle. Kelimeleri dikkatli seçmek için bir süre bekleyip devam etti.

TEPELERİN KIZI Where stories live. Discover now