BÖLÜM 4: "TAKVİM"

8.6K 691 210
                                    

Yaşanılanlar garip geliyordu. Daha ablasının ölümünü atlatamamışken onun katilinin peşine düşmek fazla garipti. Sanki bu içindeki ateşi söndürecekmiş gibi hissediyordu.

Kerem çıktıktan sonra heyecanla babasının çalışma odasına koştu. Kilitli kapıyı açarken yıllar sonra bu odaya girecek olmak garip hissetmesine neden olmuştu.

Kilit açıldığında yavaşça kapıyı itti. Pencereden sızan ışık gözlerinin kısılmasına neden olmuştu. Daha fazla beklemeden odaya bir adım attı. Koyu kahverengi mobilyalarda gözünü gezdirdi. Ona eskileri hatırlatan bu odaya neden daha önce hiç girmediğini düşündü. Yüzleşmek istemiyordu belki de. Artık gerçek bir ailesinin olmamasıyla...

Çalışma masasının arkasına geçip döşemesi eskimiş deri koltuğa oturdu. Masadaki çekmecelerin birini açıp içinden kara kaplı bir defter çıkardı. Defterin sararmış sayfalarının kokusunu içine çekmek zihninin hatıralara gömülmesine neden olmuştu.

"Çalışma odanda ben de çalışabilir miyim baba?"

"Olmaz tatlım. Yeterince büyümedin henüz."

Gözleri kendine ihanet etmişti yine. Düzen hep böyleydi; bir hatıra gelirdi, bir gözyaşı giderdi. Derin nefes alarak gözlerini kapadı. O an ant içti. Bir Druides olup Drunemeton'u bulacaktı. Melisa'nın katili her kimse onu o kutsal ağaçta sallandıracaktı.

Çekmeceden çıkardığı defterin içinde yazılanları incelemeye başladı. Bilmediği birçok şey vardı. Bunların üzerinde sonra çalışmaya zihnine not etti. Her şeyi öğrenmek istiyordu.

Defteri masanın üzerine koyup çekmeceleri tekrar karıştırmaya başladı. Sağ alt çekmecede üçlü sarmal şeklinde bir kolye vardı. Kolyeyi alıp boynuna geçirdi. Bu kolyeyle babasını her an yanında hissedebilirdi.

Ayağa kalkıp duvardaki tabloya doğru ilerledi. Bu tablonun alındığı zamanı hatırlıyordu. Annesi almış zorla bu odaya astırmıştı; ama o ilk defa bu odada tabloyu görüyordu.

"Bu tabloda nereden çıktı Bahar?" demişti babası. Yasemin ve Melisa saklanmış annesiyle babasını dinliyorlardı.

"İleride bizim işimize yaramasa bile mutlaka başkasının işine yarayacak. Buna eminim."

Engin hayretler içindeydi. Bir tablo nasıl insanların işine yarayabilirdi ki?

"Çalışma odamda tablo istemiyorum. Sanki tabloları sevmediğimi bilmiyorsun!"

Sesi sitem doluydu. Belki de eşinin onu tanımadığını düşünmüştü.

"İstersem senin kafatasını çatlatabilirim biliyorsun değil mi?"

Bu tabloyu asmak şart olmuştu. Karısı kafatasını çatlatmasa bile rahatça başının etini yiyebilirdi.

Bir yandan annesininde kendisi gibi olabileceğini düşünürken bir yandan da tabloyu inceliyordu.

Bir kadın büyük bir kazanın başında elindeki otlarla duruyordu. Kadının arkasında ise tanıdık bir sembol vardı. Biraz önce boynuna taktığı kolyedeki semboldü bu. İstemeden anlamını merak etti. Bununla da sonra ilgilenmeyi kafasına not etti. Şu an onun için önemli olan şu takvimdi. Sahi o neredeydi? Geldiğinden beri gözüne çarpmamıştı.

"Teyze, takvimin nerede olduğuna dair bir fikrin var mı?" diye seslendi.

Hazan hızlı adımlarla salondaki annesinin yanından Yasemin'e yardım için ayrıldı.

TEPELERİN KIZI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin