66.BÖLÜM

98 8 4
                                    

AMY'NİN AĞZINDAN

Gözlerimi yavaş yavaş araladığımda,etrafı inceledim.Nerede olduğumu anlamaya çalışırken burnuma çok tanıdık bir koku geliyordu.

"Aman Tanrım."

Diyerek hemen sırtımı dikleştirdim ve ellerimi saçlarımım arasına geçirerek üzerimdeki t-shirte baktım.

"Louis..."

Diye fısıldadım ve öylece kalakaldım.Louis ? Louis'nin t-shirtü benim üzerimde ne işi vardı? Ah...Kalbim hızlı hızlı atmaya başladığında ağzımı elimle sıkıca kapattım.Gözlerimin dolmasını yine engelleyemedim,gözümün önüne bütün anlarımız gelince sıkıca ıslak gözlerimi yumdum.Boğazımda bir düğüm oluştuğunu hissettiğim an,üzerime bol gelen t-shirtü elimde tuttum ve burnuma bastırdım.Bu garip bir histi,gittikçe üzerimdeki yorgunluk artıyordu.

"B-bu...Nasıl?"

Diye kendi kendime konuştum.Hızlıca çekmecenin üzerinde duran telefonumu aldım.Twitter'a girecek ve Louis'nin dün en son nerede olduğunu öğrenecektim.Ne de olsa artık 'Ünlü' (!).

Haberleri açtım ve bütün fotoğraflarda. yazılarda gözlerimi gezdirdim.Louis'nin dün kendi galasında olduğu söyleniyordu.Ah...O gala için ben çok erken hazırlanmıştım ancak yollar ayrılınca...Neyse.Telefonu iyice kendime yakınlaştırarak,Louis'nin olduğu fotoğrafları yakınlaştırdım ve etrafındaki insanlara göz attım.Sorunsuz şekilde fotoğrafları ilerletirken gözüme bir kare takıldı.Kırmızı elbiseli bir bayan,Louis'nin elinden tutarak,birbirlerine gülümsüyorlardı.Pardon? Fotoğrafı,galerime kaydederek diğer fotoğraflara geçtim.Evet,yine birkaç tane aynı şekilde fotoğraf vardı.Tanrım,nasıl?

Telefonu yavaşça yatağın bir ucuna fırlattım ve kafamı yastığa gömdüm.Saçlarım her bir tarafa dağılsada pek umursamadım.Bu kadar çabuk,herşey nasıl bitebiliyordu? Bu kadar mı kolaydı ya,herşey? Bu kadar mı hızlı gelişti,herşey? Kafamı kendi kendime hayır şeklinde sallarken kendimi toparladım.Büyük yataktan kalkıp altıma kısa bir şort giyindim.Saçlarımı doğal halimde bıraktım ve lavaboya ilerledim.Yüzüme soğuk su vurunca,irkildim.Aynaya bakınca karşımda,ölmeyi unutmuş bir Amy görüyordum.Yüzümü kurulayıp aşağı indiğimde,buranın Harry'nin evi olduğunu anladım.Ancak etrafta Harry'i göremiyordum.

"Hey,Harry?"

Bahçe kapısının açık olduğunu fark edince hızlıca adımlarımı oraya yönelttim.Havuzun başında güneşin keyfini çıkaran insan görünce kıkırdadım.

"Erkencisin."

Deyip diğer şezlonga oturdum.Harry güneş gözlüğünün arkasından bana bakarken,dondurma yemeyide unutmuyordu.

"Uyku tutmadı,6 da uyandım."

Deyip gülümsedi.Gözlerim şaşkınlıkla açılırken,ellerimi saçlarımın arasından geçirdim.Dediği şeye kafamı sallamakla yetindim.Sadece dün buraya nasıl geldiğimi merak ediyordum.Sorup sormamak arasında kalınca Harry'e baktım.Aklımı kurcalayan soruyu sormadan edemeyeceğimi anlayınca,merakıma yenik düştüm.

"Harry?"

Gözleri gözlerimle buluşunca sorar gözlerle bakıyordu.

"Dün...Dün tam olarak ne oldu?"

Gözlerime uzun uzun bakarken,kafasını havuza doğru çevirdi ve kısa süre sustu.

"Sadece en son bardan çıktığımı,ve yürüdüğümü hatırlıyorum."

Tekrar gözlerime baktı ve gülümsedi.

"Bana haberdar ettin,tanrım.Seni yolun köşesinde yatarken buldum ve hemen eve getirdim."

SNAPCHAT || LOUİS TOMLİNSONWhere stories live. Discover now