Ruhumda yeniden alevlenen duyguların verdiği heyecanla Baran'a baktım. Benden ayrılıp oturuşunu düzeltti. Konuşmak için hareketlendiğimde benden önce davrandı.
"Her şeye baştan başlayalım. Sırdaş olalım. Arkadaş kalalım, olur mu?"
İçimdeki cesaret filizleri gözlerimdeki parıltıyla birlikte söndüğünde duygudan yoksun bir sesle "Tamam." dedim.
"Arkadaş kalalım."

Günler birbirini kovalarken Baran Andaç eskiden olduğu gibi sırdaşımdı. Ona Yiğit'le mazide yaşadıklarımı anlattığımda kıskandığını söyledi. Arkadaş olsak da Yiğit'e yakın olmamam konusunda defalarca beni uyardı. Bir haftadır her sabah kafeye girmeden önce şakağıma bir öpücük bırakıp "Kalbin zaten benimle, aklında bende olsun." diyordu. Bunu ilk kez yaptığında her hücrem alev almıştı. Gerçeği hala idrak edemiyordum. Bana aşıktı. Baran Andaç bana aşıktı.
Kafenin muyfağında öylece dururken bugün hiç iş olmadığını fark ettim. Ne gelen vardı, ne de giden. Ne samimiyetsiz bir gün, diye geçirdim içimden. O sırada Cenk mutfağa girip "İki arkadaşın geldi, Asya." dedi. Kaşlarımı kaldırarak "Arkadaş mı?" diye sordum. Bunu beklemediğimden şaşırmıştım. Çünkü benim ziyaretime gelecek pek bir arkadaşım yoktu. Merak duyguma yenilerek mutfaktan çıktım. Ama karşımda gördüğüm iki insan öylece yerime çakılmama sebep oldu. Esma ve Yasemin soğuk, alaycı bakışlarıyla karşımdaydı. Sessizce yutkunup yanlarına doğru yürüdüm.
"Galiba Baran için geldiniz." dedim gülümsememe engel olamayarak. Biri Baran'la öpüşen en yakın arkadaşım, diğeri...
Düşüncelerim can yakıcı bir öfkeye döndüğünde derin bir nefes aldım. Onları görmek tüm mutluluğumu toza çeviriyordu. Her şeye rağmen neden baştan başlıyorduk ki? Baran neden beni seviyordu? Neden bunu kabullenemiyordum? Ona istediği her şeyi verebilecek kusursuz bir kız varken neden ben?
Çünkü aşk böyle bir şey, dedi içimden bir ses ama onu hemen susturdum.
Yasemin bakışlarını Esma'ya çevirip gülümsesiğinde bugünün kolay sonlanmayacağını anladım.
"Biz sadece hem seninle hem de Baran'la sohbet etmeye geldik. Sonuçta arkadaşız, değil mi?"
Esma'nın cümlesi bende gülme isteği uyandırsa da kendimi tutmayı başardım.
"Pekala siz oturun. Baran da birazdan burada olur."
***
Masada kahkaha sesleri yükselirken aynı ruh halinde olmayan sadece Baran ve bendik. Herkes Cenk'in anlattığı şeye gülerken Baran yüzüne sabitlediği tebessümüyle bana bakıyordu. Nedensizce bu hali beni güldürüyordu. Onunla tanıştığımız ilk gün böyle bir şey olacağı aklımın ucundan geçmezdi. Ne kadar imkansız görünse de kusurlarıyla kusursuz görünen Baran, bana sevgiyle bakıyordu.
"Biliyor musunuz Asya daha önce kimseyle öpüşmedi. Hangi devirde yaşıyoruz yahu?"
Esma'nın yanaklarımı kızartan cümlesiyle anın büyüsü bozuldu.
"Gerçekten kimseyle öpüşmedin mi?" diye sordu Baran yüzüne bir tebessüm yayıldığında. Hayır alay etmiyordu. Sanki bu durum hoşuna gitmiş gibiydi. Bu konunun merkezinde olmanın verdiği utançla sadece "Hayır." dedim. Esma ve Yasemin'e göre kimseyle öpüşmemiş olmam komikti fakat onlar kıymetli olan şeylerden anlayacak tipler değildi. Bu yüzden küçümseyici bakışlarını ciddiye almamayı tercih ediyordum. Hem konu ne zaman benim dudak işlevlerime gelmişti?
Baran ne hissettiğimi anlamış gibi konuyu değiştirdi.
"Esma senin bu konuda çok tecrüben var sanırım. Eminim aralarında bizi güldürecek anılar vardır. Anlatabilirsin."
Masadaki herkes sessizliğe büründüğünde dizlerimde duran ellerimi birbirine kenetledim. Hissedilebilir bir gerginlik aramızda dolaşırken Esma "Elbette var." dedi. Baran'a kızacağını ya da çekip gideceğini düşünmüştüm oysaki. En azından benim tanıdığım Esma öyle yapardı.
Hepimiz merakla ağzından dökülecek cümleleri beklerken gözlerini bana çevirdi.
"Galiba en komik anım Asya'nın, Baran ve beni sınıfta basmasıydı. Sonuçta aşık olduğu adam ve en yakın arkadaşı öpüşüyor. Yüzündeki ifade fazlasıyla komikti."
Ciğerlerime nüfus eden hava azalırken dişlerimi birbirine bastırdım. Yiğit kulağıma doğru eğilip "Doğru mu bu?" diye fısıldadı. Ellerimi yumruk yaptığımda Esma'nın üzerine atlamamak için zor duruyordum. Sessizce yutkunarak "Gitsem iyi olacak." dedim. Hızla yanlarından ayrıldığımda gördüğüm son şey benimle birlikte ayaklanan Baran'dı. Kafeden çıkıp caddenin sonuna kadar yürürken koluma temas eden elle durmak zorunda kaldım. Elinden kurtulmak için çırpınsam da Baran bırakmamakta ısrarcı gibi görünüyordu.
"Rahat bırak beni." dedim dişlerimin arasından.
"Asya rhat dur artık, lütfen."
Sert bir şekilde kolumu çektiğimde kaşlarını çattı. Geriye doğru bir adım atıp "Beni artık rahat bırak Baran. Öğreneceğini öğrendin. Herkes öğrendi. Peşimden gelmeyi kes." dedim. Gözlerinde beliren kırgınlık ifadesi canımı yaksa da bu duyguyu yok sayıp yoluma devam ettim. Nereye gittiğim konusunda bir fikrim yoktu. Belki de saatlerce yürümek iyi gelirdi. Bu hastalıklı histen kurtulmanın tek yolu canım acıyana kadar yürümekti. Hiçbir şey düşünmeden, yarın ne olacağının kaygısıyla yaşamadan yolları ezberlemek... İşte yapmam gereken buydu. Herkesten ve her şeyden uzağa kaçmak.

SİYAHIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin