BÖLÜM 3: "SIRLAR"

Start from the beginning
                                    

"Bu kişilere Kelt mitolojisinde Druid deniyor. Kadın olanlara ise Druides... Yapılan bazı ayinlerde hastalıklı insanlar sağlıklarına tekrar kavuşmak için ağacın önünde bir kişiyi kurban ederlermiş; ama bu kişi normal bir kişi olmazmış. Güçlü kişiler olurmuş. Melisa gibi. Senin gibi. Kurban edilen diğer insanlar gibi. Siz özelsiniz Yasemin. Sen ve ablan... Birer ölüm perisisiniz. Ölümleri önceden hissedebilme özelliğine sahipsiniz. Sen... Sen Melisa'nın ölümünü hissettin."

Yasemin hiçbir tepki vermemişti. Donup kalmıştı. Kerem onun inanmadığını düşünmüştü. Vaktini harcamamak için kalkıp kapıya yöneldiğinde kız konuşmaya başladı. Bu Kerem'in kalması için bir sebepti. Eski yerine tekrar oturup kızı dinlemeye başladı.

"Hissetmişti."

Kerem başta kimin neyi hissettiğini başta anlamamıştı. Sonradan Melisa'nın hissettiği şeyi hatırladı. Gözleri halıya çevrilirken Yasemin'in gözünden bir damla yaş aktı; ancak buna aldırmadan anlatmaya devam etti.

"On dört yaşındaydı. Ben on bir yaşındaydım. Annem ve babam şehir dışına çıkacaklardı. Melisa gitmemeleri için defalarca yalvardı. Onlar dinlemediler. Gece boyunca yan odadan hıçkırık seslerini duydum. Anlamadım. Neden ağladığını hiçbir zaman anlamadım."

Derin bir iç çekişten sonra devam etti.

"Sonra o acı haber geldi. Gece saat üç sıralarında arabanın kontrolünü kaybedip kaza yapmışlardı."

Kerem'in çenesi gerildi.

"Son zamanlarda sürekli çığlık atarak uyanıyordu. Demek bu yüzdendi. Ölüm perisi olduğu içindi; ama hala anlamadığım bir şey var. O tepede işi neydi?"

Kerem içinde bir heyecan hissetti.  Beş sene önce Melisa'ya öğrettiklerini şimdi onun kız kardeşine öğretecekti.

"Ölüm perilerine Tepelerin Kızı da denir. O yüzden o tepedeydi. Ama o tepede olmasının başka bir nedeni de vardı. Druid'in kelime anlamı meşeyi bulan demek. O da bir Druides olabilirdi."

Kız kaşlarını kaldırıp anlamadığını belirtti. Olabilirdi derken ne demek istediğini anlamamıştı.

"Bir Druides olabilirdi; ancak ona liderlik edecek biri artık yok."

Kız ikinci bir soru yöneltti.

"Tüm bunları nereden biliyorsun?"

Kerem derin bir nefes alıp birazdan Yasemin'i daha da üzecek olan şeyi söyledi.

"Çünkü bir zamanlar ben de bir Druid öğrencisiydim. Öğretmenimde... Sizin babanızdı."

Kız duyduklarını zar zor hazmetti. Bir an ne yapacağını şaşırsa da kendini toparlayıp hemen babasının kilitli olan çalışma odasına koştu. Kerem ona nereye gittiğini sordu; ama o cevap vermeyip teyzesine bağırdı.

"Babamın çalışma odasının anahtarı nerede?"

Teyzesi mutfaktan çıkıp anahtarı aramaya koyulduğunda Kerem bir kez daha Yasemin'e ne yapmaya çalıştığını sordu. Kızın ne yapmak istediğini çözememişti. Yasemin heyecan içinde anlattı.

"Babamın defterlerine bakacağım. Oralarda mutlaka anlattıklarınla ilgili bir şeyler vardır. Belki eğitimini tamamlayıp yardım edebilirsin. Melisa'nın bedenini bulabiliriz, Kerem. Bunu başarabiliriz."

Kerem onun bu heyecanını kırmak istemiyordu; ama elinden bir şey gelmiyordu. Umutsuzca başını sallayarak "Üzgünüm." diyebildi.

"Ne demek üzgünüm Kerem?" dedi Yasemin suratını asarak. Yardım etmek istemiyor mu yani diye geçirdi içinden.

Kerem'in "Hiçbir Druid öğretilerini kağıda dökmez." demesiyle tekrar şaşkına dönmüştü. Yasemin anlamıyordu. Bu saçmaydı. Yazmadan nasıl öğreneceklerdi ki?

"Böylece öğretilerin akılda daha fazla kalıcılığı sağlanır. Ben hatırladıklarım doğrultusunda sana Melisa için yardım edebilirim sadece."

Teyzesi anahtarı getirmişti; ama Yasemin'in eski heyecanı kalmamıştı. Ne yapabilirdi ki şimdi? Tek bildiği çaresiz olduğuydu. Oysa o pes etmek istemiyordu. Ona yakışmazdı.

Anahtarı eşofmanının cebine attı ve umutsuzca odasına doğru yürüdü. Kerem de onu takip etti.

"Pekala. Ne yapabiliriz biliyor musun?" diye sordu Kerem'e gözlerinin içine bakarak. Gözlerinin içine bakmasının bir nedeni vardı. Ufacık bir umut ışığı görmek istiyordu. O ışık ona da cesaret verecekti çünkü.

Kerem sıkıntıyla nefes verip duvardan aşağı doğru kayarak oturdu. Anlatmadığı daha çok şey vardı. Söylemeye dili varmıyordu; ama söylemeliydi.

"Nasıl anlatsam bilmiyorum; ama... Eğer katil Melisa'yı Drunemeton'da yani meşe ağacının yanında öldürdüyse..."

İşte ikisinin de boğazı düğümlenmişti. Yasemin sustuğu için işi kolaydı ama Kerem'inki değildi. Anlatmak zorundaydı. Boğazındaki yumruyu yenip anlatmalıydı.

"Eğer meşe ağacının yanında öldürdüyse onu Drunemeton için kurban etmiştir. Drunemeton'a güç kazandırıp kasabaya daha fazla doğaüstü güç çekmek için."

"Yani?" diyebildi Yasemin. Yine hiçbir şey anlamamıştı.

"Yani bu doğaüstü güçlerin hepsi iyi olmak zorunda değil. Muhtemelen kötü yaratıklarıda bu kasabaya çekecektir ve bu konuda ne yapacağımızı bilmiyorum."

Odanın kapısının açılmasıyla Kerem çöktüğü yerden kalktı. Yasemin merakla teyzesine bakıyordu. Hazan mahçup bir edayla "Ben biliyorum." dediğinde Yasemin yaşanılanların rüya olup olmadığını sorguladı. Hayır bu tamamen gerçekti ve tanıdıkları bu olayın içindeydiler.

"Teyze sen bizi mi dinliyordun?" dedi Yasemin inanamayarak.

"Evet. Size yardımı dokunacak şeyler biliyorum. Baban sayesinde ben ve annen bir şeyler öğrendik. Yani öğrenmiştik."

Kerem "Pekala Hazan Teyze. Ne yapmalıyız?" diye sordu.

Hazan bildiklerinden tam olarak emin değildi; ama bir yerden başlamalıydılar. Bu işi jandarmaya bırakırsalar katil hiç bulunamayabilirdi. Daha fazla zaman kaybetmeden konuşmaya başladı.

"Evin önündeki üvez ağacı... Üvez ağacı kötü ruhlardan korunmak için eskiden evlerin önlerine dikilirmiş. Bu yüzden baban o ağacı dikmişti. Eğer kötü ruhlu yaratıklar kasabaya gelirlerse hiçbir faydası olmaz. O yüzden ağacın bir kısmını kesip yakacaksınız. Ağaçtan çıkan külleri her zaman yanınızda taşıyacaksınız. Bir tehditle karşılaştığınızda o küllerden kendinize çember yapacaksınız."

"Ve bu bizi koruyacak öyle mi?" dedi Yasemin. Teyzesi kafasını salladı ve "Unutmayın kasaba halkını siz koruyacaksınız. Yanınıza güvenebileceğiniz birilerini daha alın ve sen Yasemin, babanın çalışma odasına gir. Oradaki Kelt takvimini al. Yanınıza alacağınız kişileri o takvime göre seçeceksiniz. O takvim sayesinde insanların gölgede kalan güçlerini gün ışığına çıkaracaksınız." dedi.

Kerem kaşlarını çatıp ciddi bir ses tonuyla "İyi de insanların güçlerini nasıl gün ışığına çıkarabiliriz ki?" diye sordu.

"Sizin bir şey yapmanıza gerek yok. Drunemeton güç kazandığı için zaten onların güçleri de açığa çıkacak." dedi Hazan ve kafasını kaşıdı.

Yasemin ve Kerem birbirlerine baktılar. Kasaba halkını koruma fikri ikisinede fazla gelmişti. Kerem'in tek istediği Melisa'nın cesedini bulmaktı. Yasemin'in istediği şeyse katili bulup ailesinin döktüğü göz yaşlarında boğmaktı ve bunu yaparken zerre kadar vicdanı sızlamayacaktı.

TEPELERİN KIZI Where stories live. Discover now