21. Bölüm: "Yardım."

14.5K 763 287
                                    

"Gitmeyecek miyiz yaa?" Diye sordu Yağmur. Üzüntüyle dudaklarını büzmüştü. Alp'e masum bir ifadeyle bakarken yorum yapmadım. Yağmur Sıla'nın düzenlediği geziye gitmek istiyordu. Alp'in pek istediği söylenemezdi ve ben biraz tereddütlüydüm. Üstelik diğerlerine de söylememiştik.

"Gideceğimizi söylememiştim. Ümitlenme dedim sana." Dedi Alp sert olmaya çalışarak. Dikkati bizde değildi ama yine de cevap vermeye çalışıyordu sorulan sorulara.

Dilim, bugün defalarca kez olduğu gibi dudaklarımdaki piercingi aradı. Ama bulamadı. Ani bir kararla piercingi çıkarmıştım sabah. Bu kararımı neyin tetiklediği bende kaşlarımı çatma duygusunu ortaya çıkarıyordu.

Ben kimsenin ne dediğini umursamazdım ki...

Kalbimin bilerek buz tutmasını sağlamıştım ama o buz yavaş yavaş eriyordu. Bunu hissedebiliyordum.

"Bizimkilere demeyi unuttum ama..." Yağmur burnunu kırıştırdı. "Lütfen Alp. Sıla samimiydi, eminim." Dediğinde yutkundum. Daha dün onu görmüştüm. Bana pek sıcak yaklaşmamıştı. Eray'ın yanında ne halt ettiğimi merak etmişti. Gerçi bu normaldi ama yine de gözüme sürtükçe gelmişti.

Gözlerimi kısa bir an kapalı tuttum ve içimdeki önyargılı düşünceleri kafamdan attım. Önyargılı insanlardan bunalmışken aslında onlardan biri olmak hiç hoş değildi.

"Evet, katılıyorum. Sıla samimiydi." Dedim Alp'e. Sıla'yı tanımak istiyordum. Ve bunu tamamen önyargısız bir şekilde yapmalıydım. Bunun için de önceden yaşanan şeyleri geride bırakmam gerekiyordu.
"Hayret ediyorum..." dedi Alp inanmazca. Kafasını iki yana salladı ve derin bir nefes aldı. "Siz ikiniz Sıla'yı savunuyorsunuz."

Yağmur güldü. Bende gülümsedim. Bunu yapacağımı düşünmezdim bile.

O sırada kantine giren Sıla'yı gördüm. Yanında Eray vardı ama önceki zamanlar gibi birbirlerine yapışık değillerdi. Sadece Sıla Eray'ın kolunu tutuyordu ve etrafına bakınıyordu.

Göz göze geldiğimizde merakla yanımdakilere baktı. Sonra bir şey fark ettim. Çok, çok değişik ve farklı bir şey.

Yüzü aydınlandı ve gözlerinin parladığını mesafeye rağmen gördüm.
Eray'a doğru bir şeyler mırıldandı. Sarı saçlarını at kuyruğu yapmıştı ve her gün giydiği mini eteklerin aksine bugün dar paça koyu bir kot pantolon giymişti.

Bizim yanımıza yaklaşırken tedirgin gibi duruyordu. Eray Sıla'dan ayrıldı ve diğer boş masaya oturdu. Bizimle ilgilenmediği açıktı.

Sıla masamızın hemen önünde durunca bakışlarımı ona çevirdim. Önce yutkundu sonra bakışlarını hepimizin üzerinde gezdirdi ve, "Merhaba..." dedi.

Yağmur, "Merhaba Sıla." Dediğinde Alp'in gözlerini devirdiğini gördüm.

"Merhaba." Dedim bende. Çünkü onu tanıyacağımı söylemiştim kendime.

Alp bir şey demedi. Sadece bıkkın bir şekilde Sıla'ya baktı.

"Şey diyecektim... Şey..." telaşla konuştuğu için cümleler birbirine girmişti. Şuan karşımda çok farklı bir Sıla duruyordu. Onu daha önce bu şekilde kibar görmemiştim.

"Ney?" Diye sordu Alp alayla. Ama sonra kaşları şaşkınlıkla kalktı ve, "Ooo... Sıla Hanım. Gözlerinizin asıl rengini görmemizi neye borçluyuz? Yoksa yeşil renkten maviye mi geçmeye karar verdin? Ayağınıza gelecek yeni lensinizi mi bekliyorsunuz?" Alayla güldü.

Kayıp DudaklarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin