ATG-B39

382 58 73
                                    

Yusuf'tan

Açelya bizi nereye götürecekti. Şaşkınlıktan ne diyeceğimi bilmiyordum ve buradaki bütün herkesin bu ev hakkında başka bi yerde konuşmasını nasıl engelleyecektik?

İç kanamam çok ağır olduğu için ölecekmiydim? Hayır, hayır, hayır! Ben ölemezdim! Burada hastane yok bişey yok... Ne yapacaktım ben? Ya kafayı yemek üzereyim!!!!

Soru sormamamızı söylediği için ne Demet ne ben ne de Serkan hiçbir şekilde konuşmuyorduk.

Açelya onu takip etmesizi istedi ve Demet'le Serkan hemen kolumun altına girip beni kaldırdılar ve sırtım ve karnıma öyle şiddetli ağrılar giriyordu ki acıdan inlemeye başladım. Neredeyse her hareketimde inliyordum.

Açelya bizi aşağı kata indirdi ve koridorun en sonununa doğru giderken odalardan birinden Hilmi çıktı ve benim halimi gördüğünde gözleri ayrıldı.

"Yusuf! Ne oldu sana!?" dedi bi anlık dehşetle.

Benim cevap vermeye halim olmadığı için bi girişimde bulunmadım. Serkan o sinirle hemen arya girdi.

"Senin yaptığın haltla uğraşıyor! Sen nasıl bi kardeşsin! Bu nasıl bi göz dönmesi! Taş alıp vurmak ne demek! Senin yüzünden Yusuf'ta iç kanama oldu ve ölebilir! Sana yardım ettim. Sırf aranız iyi olsun diye! Ama sen.... Boşver ya. Neyse." dedi ve beni yürütmeye devam ettiler.

Hilmi'ye baktığımda korkudan kaskatı kesildiğini ve gözlerinin dolduğunu gördüm. Her ne kadar hak ettiğini düşünsemde, Serkan'ın söyledikleri, benim bile canımı yaktı.

Demet'in ağladığını duyabiliyordum ve bu beni daha da çok kahrediyordu.

"Yusuf..." dedi Hilmi ağlamaklı bi şekilde.

Ölümle burun burunayken onunla aramızın böyle olması.... Canım öyle yanıyordu ki....

Gözlerimden akan yaşlar Hilmi için mi, öleceğimi bildiğim için mi, yoksa Demet'i böylece bırakıp gideceğim için mi akıyor, artık ayırt edemiyordum. Çünkü bütün duygular üstüme yığılmıştı.

"Özür dilerim.... Seni çok seviyorum. Bunu biliyorsun kardeşim... Senin ölmene izin verememem." dedi ve "Açelya nereye gidiyorsunuz? Bende geliyorum." diye ekledi.

Serkan arkasını dönüp Hilmi'ye kükreyecekti ama onu durdurdum. Çünkü onunda yanımda olmasını istiyordum. En azından öleceğimi anladığım zaman ona söyleyeceğim şey, hayatı boyunca vicdan azabı çekmesini engelleyecekti...

"Tamam. Sende beni takip et ama şartlarından biri gideceğimiz yere kadar ve ondan sonrasında da soru sormak veya beni oyalamak yok. Diğer şartları arkadaşların sana sonra söyler." dedi ve Hilmi "Tamam." dedi. Sanırım artık ağlıyordu.

Açelya koridorun sonundaki sağ tarafta olan odaya girdi.

Burası iki duvarına koltuk yaslanmış, bi duvarına geniş olmayan ama uzun bi dolap yerleştirilmiş, tam ortada masa ve televizyonu olan bi odaydı.

"Bakın tekrar söylüyorum. Bunu kimseye söyleyemezsiniz. Yoksa öldürülürüz." dedi ve dolabı bütün gücüyle kenara ittirdi.

İttirmesiyle hepimiz bi şaşkınlık yaşadık. Dolabın arkasında ilk bakışta duvar gibi görünen ama aslında kapı olduğunu anladığım orta boy bi kapı vardı.

Açelya televizyonun olduğunu sandığım kumandanın bi tuşuna bastı ve kapı açıldı.

Noluyo lan? Kendimi bi filmin içinde gibi hissediyorum! Gizli kapılar, öldürecek biri, bu kız...... Nasıl bi oyunun içine düştük biz!!!

Aşk Tatilde GüzelWhere stories live. Discover now