Acı...

649 57 15
                                    

Serkan'dan

Ağrıdan başka bişey düşünemiyordum. Şu an bacağımı kesip atabilirim. Üzerine basamıyorum. Bastığım zaman inanılmaz bi acı beynime sıçrıyor. Ama nedense Serenay'a baktığımda acılarımı bi an için bile olsa unutuyorum. Ona bu denli yakın olmak bana çok iyi geldi. Arada bana bakıyor ve iyi olup olmadığımı, yorulup yorumladığımı soruyordu ve bu da benim çok hoşuma gidiyordu.

"Arkadaşlar. Hava kararmak üzere. Ne yapacağız? Bi fikri olan var mı?" dedi Yusuf.

"Benim var. Hemen buraya oturalım ve sabaha kadar kalkmayalım." dedim ve hepsi birazda olsa güldü. Bende güldüm.

"Şaka yaptım. Bence artık çalı çırpı bi şeyler bulup yakalım ve konaklayalım. Karanlıkta yürüyemeyiz." dedim ve bana katıldılar.

"Haklısın ama sabaha kadar beklersek sen..." dedi Serenay bana bakarak.

"Merak etme. Kanamıyor. Sanırım sabaha kadar idare edebilirim." dedim. Bi anda Serenay bana çıkıştı.

"Önemli olan kan kaybetmen değil. Ya tabi önemli ama kanamadığına göre şu an düşünmen gereken iltihap kapmaması. Sabaha kadar burada öylece bekler ve sana ilaç bulamazsak bacağın iltihap kapabilir ve sonra..." diyip duraksadı. Devamını getirmesine gerekte yok zaten. Ne olacağını gayet iyi biliyorum. Doktor bulana kadar yaşarsam bacağımı kesmek zorunda kalabilirler.

"Yaranın üzerine sargı şeklinde sardığım bez parçasını değiştirmeliyim ama değiştirecek başka bez parçası kalmadı." dedi ve aniden "Üzerimdekini çıkar." dedim. Bi an için afalladı ama sonra kendini toparladı ve "Tamam." dedi.

"Madem öyle sen Serkan'ın bezini değiştir, bizde ateş için çalı çırpı toplayalım." dedi Yusuf ve bi anda gülmeye başladık.

"Len benden sanki 1 yaşındaki bebekmişim gibi bahsettin. Bezini değiştir falan..." dedim ve hepimiz bugün içerisinde heralde ilk defa kahkaha attık. Ulan bu halimle bile insanları güldürebiliyorum.

"Tamam. Siz gidin ama fazla uzaklaşmayın. Sonra bizi bulamazsınız falan, dikkatli olun." dedi Serenay.

Bizimkiler uzaklaşmaya başladı ve ben Serenay'la onu gördüğüm günden beri ilk defa yanlız kaldım.

Demet'ten

Ayyy. İnanamıyorum. Yusuf'la başbaşayız. Sakin ol Demet. Herşeyi berbat etme.

"Yusuf. Sizin aradığınız kişi kim? Ya uçurumdayken bi isim söylemiştin ama hatırlayamıyorum. Hatta onun için baya endişhelendin. Sanki bi ara sıkıntıdan kendini kaybetmiş gibiydin." dedim ve aniden Yusuf'un bütün kasları gerildi. Onu bu şekilde bin asır izleyebilirim.

"O benim kardeşim. Adı Hilmi." dedi.

"Hmmm. Bu da neden bu kadar endişhelendiğini açıklıyor." dedim ve o da "Evet." dedi.

"Onun yükseklik korkusu mu var?" dedim. Bu sırada eğilip bi çalıyı elime aldım.

"Evet. Nereden bildin?" dedi.

"Yukarıda ya oda buradan atlamak zorunda kaldıysa falan diyordun. Onun için baya korkmuştun. Bende ya yaşı küçük olduğu içindir, ya da korkusu vardır diye düşündüm. E Begüm'den duyduğum kadarıyla siz ikizmişsiniz. Bu durumda geriye korkusu olduğu şıkkı kalıyor." dedim ve tebessüm ederek ona göz kırptım.

Bi an için durdu ve "Vay be. Düşüncenin akışına bak. Ne diyeyim iyi bildin." dedi ve oda tebessüm etti. Bende ona karşılık verdim. Ya bu çocuğun tebessümü bile bi harika.

"Bence o iyidir. Bi erkek olarak başının çaresine bakıyordur. Ya biz ne yapalım." dedim.

"Bence o da iyidir. Begüm sert bi kıza benziyor. Merak etme. O da başının çaresine bakıyordur." dedi ve sesini duyamayacağım şekilde kısarak ekledi ama ben duydum "Zaten ikiside yalnız değil. Birbirlerine bakarlar." dedi.

Aşk Tatilde GüzelWhere stories live. Discover now