Bütün Ekip Bir Arada

420 58 13
                                    

Yusuf'tan

Gece boyunca üzerime yıkılan düşüncelerin altından kalkmaya çalıştım ama bi türlü kalkamıyordum. Aklımda bin bir çeşit, birbiriyle çelişen sorular vardı ve hangi soruyu cevaplayacağımı şaşırmış bi şekilde sabah olmasını bekliyordum.

Serkan'la olan tartışmamızdan sonra bu koskoca ormanın bi köşesinde denize açılan bi yer buldummuştum ve hemen oturup hem denizi, hemde denize gölgesi düşen dolunayı izliyordum.

Şimdi ise güneş doğmak üzere ve daha önce böyle bi seyi hiç görmemiştim. Güneş doğmanın verdiği zorlukla kıpkırmızı kesilmişti ve denize o kadar güzel bi renk veriyordu ki bu herkesin kesinlikle görmesi gereken manzaralardan bir tanesiydi.

Güneş doğarken kısa bi süreliğine de olsa yığın olan düşüncelerden kurtulmuştum ama sonra hepsi tekrar hücum etti ve yine sonu olmayan bi tünele girmiştim. Etraf aydınlanmaya başlamasına rağmen kafam hala karanlık düşüncelerle doluydu.

Kendime gece boyunca hep şu soruyu sordum; "Hilmi düzelebilir mi?"

Buna ne kadar inanmak istediğimi ben bile bilmiyordum. Bi yandan bu düşünceye olan inancımı tamamen kaybettiğime inanırken diğer yandan da 'Acaba?' sorusunu sormaktan da kendimi alamıyorum.

Sanırım sonunda ne yapmam gerektiğinde karar kıldım. Yığılan bu düşünceleri aklımın hiç kullanmadığım yerine süpürdüm ve panoma şu notu yazıp astım; "Ne olursa olsun... Ona inanma ve bu girdiğin yolun geri dönüşü yok.... Unutma Yusuf! Sana yapılan hiçbir şeyi unutma!"

Begüm'den

Aslında şu an bilincim açık ama gözlerimi açmaya öyle üşeniyorum ki anlatamam. Dün neredeyse hava aydınlanırken uyumuştum ve şu an bütün gün uyuyabilirmişim gibi hissediyorum.

Bilincim uykuyla büyük bi savaş verirken yatakta sol tarafa doğru elimi attım ve atmamla bi çığlık yükseldi. Sanırım ben savaş verirken biri bunu fırsat bilip karargahıma sızmış.

Hemen gözlerimi açtım ve baktığımda Serenay'ın sırtını tutarak bana kan çanağı gibi olmuş gözleriyle sinirli bi şekilde baktığını gördüm. İçime bi an su serpildi. En azından karargahıma bi erkek değilde kız sızmış.

"Serenay, sen burada ne yapıyorsun?"

"Sence Begüm. Ne yapıyora benziyorum." dedi ve şu an farkettim uykudan uyanınca biraz aksi oluyormuş.

"Sanırım uyuyordun."

"Bravoooo! Tebrikler... Müessesemizden ormana 1 aylık tatil kazandınız ve orada başınıza ne gelirse gelsin müessesemizin suçu değildir." dedi ve kendini yatağa geri atarak saçma sapan güldü. Bende ona katıldım.

İkimizde tavana bakarak bi süre öylece sustuk ama sonra sessizliği bozan Serenay oldu.

"Begüm... Dün gece neredeydin?"

"Ormanda bi yer buldum. Nasıl olmuş bilmiyorum ama enteresan bi şekilde bi yerden sonra tepe gibi bi yer var. Hemen oraya çıktım ve oradan dolunay inanılmaz görünüyor. Bugün senide oraya götürücem."

"He yani yanında kimse yoktu, tektin?"

"Hayır biraz oturduktan sonra Serhat geldi. Biraz onunla sohbet ettik. Benim uykum gelince de buraya geldik."

"Peki Hilmi'yle konuştun mu?" bu soruyu sorarken neden bilmiyorum ama Serenay'ın yüzünde evet deme der gibi bi ifade vardı.

"Konuştum." dedim ve hızla bana doğru döndü.

"Begüm... İstersen Hilmi'den biraz uzak dur." Nasıl yani?

"Neden?"

"Ya bak Begüm. Onun bi çeşit psikolojik sorunu varmış. Bunu bana Demet söyledi. Ona da Yusuf söylemiş."

Aşk Tatilde GüzelWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu