"Levi…"

"Ve şimdi Eren ve Marco kayıp. Sasha vuruldu, yaşayıp yaşamayacağını bile bilmiyoruz ve ben-"

"O ikisini bulacağız" diye fısıldadı Hange gülümseyerek ama gülümsemesi titriyordu. Gözleriyse hüzünle doluydu.

Levi, içkinin etkisini göstermesini bekledi. Beyni yavaşça karardı. Tatlı, kısa bir unutuluş...

Ne kadar zaman geçti bilmiyordu ama Armin kapıyı çarpıp içeri daldığında her şey bulanıktı.

"Kaptan!" diye bağırdı. "Kaptan, saldırı iptal edildi!"

"Ne?" Gözleri yavaşça açıldı, her şey sallanıyordu. Gördüğü tek şey Armin’in elindeki mektuptu.

"Petra’dan telgraf aldım! Emir General Pixis'ten!"

Levi sadece ona baktı, şaşkın ve sessiz.

"Efendim," dedi Armin, gözleri ışıldayarak gülümsedi. "Eve dönüyoruz."

"Ev?"

Levi ayağa kalkmaya çalıştı ama bacakları güçsüzdü, içindeki alkol damarlarını yakıyordu. Oturmak zorundaydı.

"Kaptan?" Armin nazikçe onu salladı. Gözleri kapalıyken bile dünya dönmeye devam ediyordu.

"Kaptan, beni duyuyor musunuz?"

"Levi?"

Sesleri ayırt edemiyordu artık.

"Kaptan."

"Levi."

“Bizi neden kurtarmadın?”

"Ne?" Levi'nin gözleri hızla açıldı.

Yine oradaydı. Kafatasında delik olan o çocuk ona bakıyordu.

"Ramzi?" diye homurdandı Levi. "Hayır, bu gerçek olamaz. Ölmüştün."

"Ne?" Bu sefer Armin’in sesi. Kafası karışmış gibiydi. Armin onun gördüğünü görmüyor muydu?

"Bizi neden kurtarmadın Kaptan? Bizi koruyacağını söylemiştin."

Levi gözlerini ovuşturdu, deliliğe kapılmaktan korkarak derin derin soludu.

Gözlerini tekrar açtığında her şey değişmişti - bir çöl, yanan palmiyeler, alev alev bir okyanus. Ve tekrar o karanlık dipsiz çukura düşüyordu.

-

Onu uyandıran şey bacağının bar taburesine tekmesiydi. Bakışlarını kaldırdı hala yalnızdı. Hala gece yarısıydı. Başını eğip önüne  baktığında bardağının yarı boş olduğunu gördü.

"Siktir-" Elini yüzüne götürdü, nerede olduğunu fark etti. Son zamanlarda sıkça oluyordu bu: rastgele yerlerde uyuklamalar. Muhtemelen barda sızmıştı.

Koltuğunda gerinip alnını ovuşturdu. Baş ağrısı kaçınılmazdı artık ama en kuvvetli ağrı bile hislerini içerek bastırmasına engel olamazdı. Şu anki hali sadece üst kattaki odada kimin yattığını hatırladığı için değildi.

Ne tuhaf bir durumdu bu. Erwin’i tekrar göreceğini hiç düşünmemişti. Levi, karşılaşırlarsa nasıl olurdu diye defalarca hayal kurmuştu. Kafasında sayısız senaryo dönüp durmuştu: bir kafede, gözyaşları içinde birbirlerine sarıldıkları bir buluşma... Bazen bu sahne bir kafede değil, sahilde geçerdi. Bazen de uzak bir ülkenin küçük bir kasabasında.

Ama hiçbir senaryo şu anki gibi değildi.

Erwin’i karşısında, sivil kıyafetleriyle sakin ve güvende otururken görmek Levi’ı altüst etmişti. Beklediği gibi ağlamaya, bağırmaya ya da gülmeye bile vakit bulamamıştı.

Naabot mo na ang dulo ng mga na-publish na parte.

⏰ Huling update: May 01 ⏰

Idagdag ang kuwentong ito sa iyong Library para ma-notify tungkol sa mga bagong parte!

1918 •Eruri•Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon