Levi o sabah toplantı odasına başı önde girdi. Kafasının içindeki sorular aklını bulandırıyordu. Erwin onları özel bir toplantıya çağırmıştı, bu da cevapların çok yakında gelebileceği anlamına geliyordu. Levi karanlık koridorda yürürken toplantıda başka kimlerin olacağını merak etti ve elinden geldiğince ilgisiz bir suratla toplantının yapılacağı odaya yöneldi.
İçeri girdiğinde Erwin bir masanın ucuna oturmuş bekliyordu. Masada toplantıya katılacak 7 kişi için fincanlar vardı.
Kapının önünde duraladı ve Erwin'i inceledi. Dudakları hafif patlaktı. Yüzünde bir önceki günkü kadar menekşe rengi morluklar vardı ancak dün gece göz göze geldiklerinden farklı olarak Erwin'in bakışları mum ışığı altında belli belirsiz parlıyordu. Teni parıldıyordu. Levi dün gece elinin dokunuşuyla o cildi nasıl yatıştırdığını fazla düşünmemeye çalıştı.
"Günaydın Kaptan." Erwin ona baş selamı verip oturana kadar onu izledi. Odanın samimi atmosferi Levi'ın daha fazla göz teması kurmaktan kaçınmasına sebep oldu. Kalp atışının herkes tarafından duyulacağından korkuyor kendini yatıştırmaya çalışıyordu. Nefesi Erwin'i eskisi gibi günaydın öpücüğüne çekmemek için verdiği mücadeleden dolayı titriyordu.
Levi oyunculukta hiçbir zaman Erwin kadar iyi olmamıştı. Komutan her zamanki sakin ifadesini takınmıştı. Yüzü yine mermer bir heykeli andırıyordu; güzel, trajik neredeyse insanlık dışı.
"Günaydın" Levi'ın sesi zar zor duyulabiliyordu. Gözleri odadaki diğer insanlara kaydı. Moblit, Hange'nin yanında oturuyordu ve oldukça sağlıklı görünüyordu. Komutan Pixis her zamanki gibiydi ve Hannes zarar görmemiş gibi görünüyordu. Masanın diğer ucunda General Zackly'i ve yanında daha önce hiç görmediği bir başka adam vardı.
"Mike nerede?"
"Onun... katılması gereken bir işi vardı." dedi Erwin.
Levi, iş diye bahsettiğinin Nanaba olduğunu anlayıp başını salladı.
"Pekala." dedi Erwin önündeki çaydanlığa ve fincanları gözüyle işaret edip. "Lütfen-"
"Formaliteleri bırakın komutan." diye homurdandı general "Doğruca konuya geçelim."
"Doğru." Konuşmadan önce sakince kendine bir fincan çay doldurdu. "Gördüğünüz gibi yedek birliklerimiz beklenmedik bir hızla büyüyor." çayından bir yudum aldı. "İrlanda tümeni bize yardımlarını sağladı ki onlarsız başarılı olamazdık."
"İrlanda?" Levi'ın kaşları bu ilginç haber karşısında yukarı kalktı. Siyasetle gram ilgisi yoktu ama o bile İrlandalıların İngilizlerle bir işe girişmek yerine kendilerini öldürmeyi tercih edeceklerini biliyordu.
"Bununla bir sorunun mu var, cüce?" dedi odada Levi'a yabancı gelen tek adam.
"Tch, sen de kimsin? Cüceyi g-"
"Levi..." Erwin onu uyardı, sonra adama döndü. "Onu bağışlayın kaptan, dünkü savaştan sonra hepimiz biraz gerginiz."
"Özür dilerim." dedi Levi sonra boğazını temizledi. "Siz kimsinsiniz Kaptan kişisi?"
"Buraya bu tür bir muamele için gelmedim. İngilizler tarafından küçümsenmek isteseydim İrlanda'da kalır ve kendimi bu yolculuktan kurtarırdım."
"Yardımınız için çok minnettarız kaptan. Sizi temin ederim, çabalarınız ödüllendirilecek-"
"Bunu aylardır duyuyorum." adam ellerini masaya vurdu, "Sen de diğer İngilizler gibisin, yalanlarla dolusun."
"Siz bi baksanıza!"
Herkesin gözü sesi takip ederek yerinden kalkmış olana çevrildi; Moblit, Levi'ın onu daha önce hiç duymadığı kadar yüksek sesle konuşmuştu.
YOU ARE READING
1918 •Eruri•
Fanfictionİngiltere'de yıl 1918 ve savaş yeni bitmişti. Erwin bu savaşta bir kolunu kaybetmişti; Levi ise bundan biraz daha fazlasını kaybetmişti. Birbirlerini son görmelerinin üzerinden iki yıl geçmişti ancak Hange'nin onları tekrar bir araya getirmek için b...
