Aralık, 1909
Londra sokakları gri ve sulu karla kaplanmış bazı yerler buz tutmuştu. Şehrin yukarısındaki fabrikalardan gelen kalıcı duman bulutları şimdi Aralık ayının soğuk rüzgarlarıyla karışmış, sokakları bir sis altına almıştı. Büyük caddelerdeki karla kaplı çam ağaçlarının üzerinde yükselen çelenkler ve süsler Noel'in yaklaştığını gösteriyordu.
Erwin'in ekibi her zaman buluştukları barda Noel'den önceki son kez buluşmaya karar vermişti. Mike yine gelen ilk kişi olduğundan Erwin'e yine geç kaldığı için içinden sövüyordu. Birinin masaya oturmasıyla sövmeye ara verip gelen kişiye baktı. Levi. Mike tekrardan sövmeye başladı.
Bir süre sonra yarı yarıya tüm ekip geldi. Herkes artık kaynaşmıştı. İlk geldikleri güne kıyasla masa daha gürültülüydü. Biri bir şey anlatıyor, diğeri ona gülüyor, biri diğerine aldığı hediyeyi verirken yan tarafta başka bir muhabbet dönüyordu. Masa, yığınlar halinde, yırtık ambalajlar ve birbirine dolanmış kurdeleler arasında kaybolmuş, yarısı dolu bardaklardan oluşan koca bir karmaşaya dönüştüğünde henüz bir saat geçmemişti. Erwin, her yıl yaptıkları gibi birbirlerine hediye almayı önermişti.
"Sana bir şey aldım." dedi Levi, Erwin'e kartona sarılmış ve kurdeleyle süslenmiş küçük bir paketi uzattı.
Erwin özenle bağlanmış kurdeleye baktı ve onu yavaşça açıp kartonu hediyeden çıkardı. Bir kitabın ortaya çıkmasıyla gözleri büyüdü. Kitabın kapağını çevirirken Levi onu izliyordu.
Erwin kitabın kapağındaki yazıyı okudu "Baskerville’lerin Köpeği" altında yazan yazar adına baktı. "Arthur Conan Doyle... Adını duymuştum ama kitabını hiç okumadım."
"Farklı bir şey denemem gerektiğini düşündüm. Sürekli o sıkıcı tarih kitaplarını okuyorsun. Boş zamanlarında da çalışıyormuşsun gibi hissettiriyor. Bu en azından eğlenceli. Bir dedektifle ilgili... katili tahmin etmesi falan. Bu 'Holmes' adlı herifi seversin bence."
Erwin'in gözleri daha da büyüdü. “Okudun mu?”
"Bunu değil ama başka bir kitabını okumuştum. 'Sherlock Holmes' adında bir kitap serisi var."
Erwin şaşkınlıkla baktı, Levi'ın eğlenmek için bir kitap serisini okuması onu şaşırtmıştı. Ama mutlu da etmişti.
"Ne?" Levi homurdandı. "Yüzündeki o aptal sırıtışı sil." Sanki bir şey bekliyormuş gibi elini Erwin'e uzattı. "Eğer istemiyorsan geri alabilirim."
"Kitabımdan uzak dur Ackerman." Erwin kitabı onun elinden uzaklaştırmak için göğsüne bastırdı sonra bakışlarını tekrar kitaba çevirdi. "Bu çok düşünceli bir hediye Levi. Teşekkür ederim. Şimdi sana benimkini vermekten utanıyorum."
Levi gözlerini devirdi. "Çok önemli bir şey değil. Geçen gün kitapçıya uğradığımda tesadüfen gördüm. Bir tane de Hange için aldım."
Erwin masadan büyük bir kutu aldı ve Levi'ın alması için uzattı. Levi kutuyu eline alınca metal bir nesnenin ağırlığını hissetti. Kutuyu masaya koydu. Kapağı kaldırdı ve içindeki daha küçük bir kutuyla göz göze geldi. Bu daha küçük kutu bir çaydanlığın yanında duruyordu. Çaydanlığa kısa bir bakış attıktan sonra diğer kutuyu açtı ve incelikle kurutulmuş çay yapraklarına baktı.
"Çay Hange'den." dedi Erwin Levi çaydanlığı incelemeye başladığında. "Şimdiye kadar burada olmalıudı. Birlikte vermemiz gerekiyordu, ama kimin hediyesinin kime ait olduğunu hatırlayamayacak kadar sarhoş olmadan önce sana vermenin daha iyi olacağını düşündüm..." Duraksadı ve Levi'ın eşyaları kutuya geri koyup dikkatle kapatmasını izledi. .
YOU ARE READING
1918 •Eruri•
Fanfictionİngiltere'de yıl 1918 ve savaş yeni bitmişti. Erwin bu savaşta bir kolunu kaybetmişti; Levi ise bundan biraz daha fazlasını kaybetmişti. Birbirlerini son görmelerinin üzerinden iki yıl geçmişti ancak Hange'nin onları tekrar bir araya getirmek için b...
