Erwin uyandığında saatin kaç olduğundan ya da hangi günde olduğundan emin değildi.
Baktığı tavan tanıdık değildi. Bu ne kışlanın eski ahşap tavanıydı ne de hapishane hücresinin soğuk, alçak gri beton tavanıydı. Siperlerin çamurlu çoğu yeri yosun tutmuş tavanı da değildi. Bir evin tavanıydı ama Erwin kendini diğerlerinde olacağından daha kısıtlanmış hissetti
Kafasını yana, yatağın yanındaki pencereye çevirdi. Gökyüzü kan kırmızısıydı güneş ışıkları cama yansıyordu. Şafak mıydı yoksa gün batımı mıydı Erwin bunu bilmiyordu.
Kolunda hissettiği sızı ona olan şeyleri yavaşça geri verdi. Levi, Erwin'in insanlığının son parçasını da yanına alarak onu terk etmişti.
Gözlerini kapattı ve aklına dolan dünün ya da dünden önceki günün anılarını sıraya sokmaya çalıştı. Utancı onu kavururken başını yastığına bastırdı. Nefes almak istemiyordu. Karanlığın onu kucakladığı ana ulaşmak için kendini daha da yastığa bastırdı. Her şeyi şimdi bitirebilirdi.
Artık acı yok.
Artık sorumluluk yok.
Artık suçluluk yok.
Erwin bunun çok daha kolay bir yolunu hatırlayarak yastıktan başını başını kaldırdı. Kan çanağına dönmüş gözleriyle odayı taradı. Tehlikeli derecede baştan çıkarıcı bir şekilde komodinin üzerinde duran silahını gördü. Rahatlamış bir nefes verdi, aradığı huzur sadece bir kurşun ötesindeydi.
Zorlanmasına rağmen ayağa kalkmayı başardı ve silahını komodinin üzerinden aldı. İçinde mermi olup olmadığını kontrol etti, vardı.
Görünüşe göre babasının tanrısı onu kendi halkının felaketine tanık olmaktan kurtaracak kadar merhametliydi.
Tetiğe dokunduğunda ya da namluyu şakağına dayadığında eli titremedi. Sıcak tenine oldukça tanıdık gelen soğuk demiri hissederken gözlerini kapattı. Zihni anında boşaldı. Son bir nefes içine çekti. Hazırdı. Ancak cep saatinin her tiktakını hala duyuyordu. O hayattan vazgeçmeye hazırdı ama hayat onu bırakmaya hazır değildi.
Ya Levi yaşıyorsa?
Ya bir şekilde Canavarı öldürmeyi başardıysa?
Bunun imkansız olduğuna karar kıldı. Ama parmakları artık tetikte titriyordu.
Her şey düzelecek. dedi kendi kendine. Her şey düzelecek. Yakında herkesi tekrar göreceğim.
Darlett, Bodt, Dr. Jaegger…
Hapishane hücresinde her gece yaptığı gibi bu isimler tekrardan zihninde dönmeye başlamıştı. Hepsini hatırlıyordu.
Darius Zackly, Furlan Church…
Silahı tutuşu sıklaştı.
Onu için bir anıt dikilir miydi? Yoksa adı sadece tarih kitaplarında bir mürekkep lekesi olarak mı kalacaktı? Levi onun yanına gömülür müydü?
Furlan'ın anıtının önünde tartıştıkları gün gözünün önüne geldi. Levi'ın beti benzi atmıştı, yağmurdan ıslanmış saçları anlına yapışmıştı. Erwin gelmeden önce Furlan'ın nişanlısıyla ne konuştuysa kendini sıkmaktan gözleri damarlanmıştı.
Erwin onu bir daha öyle görmemek için elinden ne geliyorsa yapardı. Ama ya o öldüğünde Levi yaşıyor olursa? Anıtın üstünde Erwin'in adını gördüğünde vereceği tepki aynısı mı olacaktı? Kalbinin titrediğini hissetti Erwin. O gün ona söylediği sözler kulağında yankılandı.
YOU ARE READING
1918 •Eruri•
Fanfictionİngiltere'de yıl 1918 ve savaş yeni bitmişti. Erwin bu savaşta bir kolunu kaybetmişti; Levi ise bundan biraz daha fazlasını kaybetmişti. Birbirlerini son görmelerinin üzerinden iki yıl geçmişti ancak Hange'nin onları tekrar bir araya getirmek için b...
