13

395 43 459
                                        

28 Haziran 1914,
King Cross istasyonu

İstasyon o gün gerçekten çok kalabalıktı. Şortlu ve yün şapkalı bir çocuk, kolunun altında bir gazete rulosu ile dolaşırken sabahın manşetlerini haykırıyordu. Levi peronda dururken kulağı çocuğun cırtlak sesi yüzünden çınlamaya başlamıştı.

"Bir tane alırsam susacak mısın?" diye homurdandı Levi ve çocuğa iki peni uzattı.

Çocuk gülümseyerek parayı aldı ve gazeteyi uzattı. Baş selamı verip manşetleri bağırmaya devam ederek ondan istasyonun diğer ucuna doğru yürüdü.

Levi, son trenden inenlerin arasında Isabel'e bakınıyordu. Son yolcu da inince treninin geç kaldığına emin olup kenardaki banklardan birine oturdu.

Gazeteyi açıp çocuğun sabahtan beri haykırdığı manşetlere göz gezdirdi.

BOSNA'DA GERİLİM!

AVUSTURYA MACARİSTAN VARİSİ SUİKASTE UĞRADI!

Konuyu derinlemesine incelemeyi gereksiz görüp gazetenin sayfalarını hızla çevirdi. Aynı boktan şeylerin tekrarı dışında bir şey yoktu. Görevi sokakları suçlulardan uzak tutmaktı. Onu ilgilendiren bir şey yoktu.

Gazeteci çocuğun sesi ona doğru yaklaşırken gazeteyi katlayıp yanına koydu. Başını yere eğip ayakkabıların baktı.

"Levi!" Isabel'in sesini duydu. Kalabalıkta onu görür görmez ayağa kalktı ve insan denizine doğru yürüdü.

"Niye bu kadar geciktin? Bir sorun mu var?" Sarıldıktan sonra kızı kendinden ayırıp inceledi. Normalde dağınık, kızıl bukleleri şimdi arkadan topuz yapılmıştı. Askeri üniformasının yerini uzun, kabarık kollu mavi bir elbise almıştı. Levi'nin onu son görüşünden bu yana en az bir yıl geçmişti.

"Bilmiyorum. Başka bir trene aktarıldık. Tren raylarını kesen sendika işçileri hakkında bir şeyler söylediler."

"Sana gelmemeni söylemiştim." dedi Levi. "Şu anda seyahat etmek çok riskli."

"Ah, saçmalık!" Levi'ın bavulunu almasına izin verirken kıkırdadı. "Burası İngiltere, Balkanlar değil. Ayrıca terfi gününü bensiz geçirmene asla izin vermem."

Levi başını salladı ve bavulunu aldı. Bunu yaptığında, elleri birbirine değdi ve Isabel'in parmağında gümüş bir yüzüğün soğukluğunu hissetti. Isabel'in çantası yere düştü.

"Bu?" Levi yüzüğe baktı.

"Nişan yüzüğü." diye gülümsedi utangaç bir şekilde. Levi'ın tepkisini bekliyordu.

Levi sustu. Isabel kaşlarının şaşkınlıkla birleşmesini izledi.

"Bundan hiç bahsetmedin."

"Sana bir mektupla anlatmak istemedim. Yanına gelip anlatmamın daha doğru olacağını düşündüm." dedi Isabel istasyondan çıkarlarken.

"Adı ne?" Bir taksi aramak için caddeye doğru devam ederlerken sordu. Isabel sadece gülümsedi.

Caddeye varmadan hemen önce Levi aniden durdu. "Bana şu önceden anlattığın çulsuzdan bahsettiğini söyleme."

Omuz silkti. "Artık çulsuz değil. Askeriye'ye girdi."

"Yani ev hanımı olmak için işini bırakacak mısın?" dedi Levi yargılayıcı bir bakışla. "Gerçekten istediğin bu mu? Tüm eğitiminden sonra?"

"Levi..." diye içini çekti, şimdi onun içini görebiliyordu.

Konuşacağı kelimeleri bulmaya çalışırken bakışlarını yere indirdi. "Ben sadece... Sana layık biri olup olmadığını bile bilmediğim bir adam için kendi hayatını mahvetmeni istemiyorum."

1918 •Eruri•Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon