3.9

20 4 0
                                    

Instagramda kitap hakkında kesitler paylaşıyorum. Takip etmeyi unutmayın 💚

İnstagram: blueebs.watty

***

Ne kadar değiştiğini sadece zaman görebilir.

***

Günler ve hatta haftalar geçiyordu. Zaman öyle elle tutulmayan bir şeydi ki, bir kum tanesi gibi parmak aralarımdan akıp gidiyordu ve ben hiçbir şey yapamıyordum. Kim engel olabilirdi ki buna veyahut neden engel olacaktı? Her yaranın kabuk tutmasına olanak sağlayan şey zamandı, belki bulunmaz bir nimetti.

Gerçi, bazı şeyler zaman geçse de kabuk bağlamazdı. Zamanla daha çok kanardı, seni kurutana kadar. Senden geriye ne et kalırdı, ne kemik. Bir acı nasıl ete kemiğe bürünürse öyle sömürürdü seni.

Devrim'le geçirdiğimiz o günün ardından aramız daha da iyi olmuştu. Belki eskisi gibi değildik ama bir şeyleri toparlamaya çalışıyorduk. Arkadaş grubumuza tekrar barıştığımızın haberini o vermişti ve herkes buna çok sevinmişti. Tabi, Reyhan hariç diyebilirdim. O gün orada Reyhan yoktu ama haberinin olduğuna emindim. Barda yaşanan kavgadan sonra diğerleri Reyhan'ın yanında olmamıştı anladığım kadarıyla ve kendisi de buluşmalara gelmemeye başlamıştı.

Devrim'le tabi ki tamamen düzelmiş değildik, birkaç kez kavga edecek gibi olmuştuk ama o beni alttan aldığı için böyle bir şey yaşanmamıştı. Bazen onu çok sık boğaz ediyordum, nereye gittiğini ve ne yaptığını çokça kez soruyordum. Arkamdan tekrar iş çevirmesini istemediğim için sanki onu kontrol edersem böyle bir şey yapamaz diye düşünüyordum kendimce. Aslında yanlış bir şeydi, biliyordum ama engel olamıyordum kendime. Bu süreç nasıl ilerleyecek ve nasıl toparlayacağız, zaman gösterecekti artık.

Ve Batuhan... Onu çok kırmıştım ve fazlasıyla üzmüştüm. Kalbini avuçlarımın arasına koymuştu ve ben kalbine canımın istediğine göre muamele etmiştim. Evet, evet durum tam da böyleydi. Ona değer veriyordum ama söz konusu Devrim olduğunda gözüm kendimi bile görmüyordu. Onun zehirli aşkı gözlerimi kör etmişti, dilim lal olmuştu, kalbim katran karası bir balçıkla sıvanmıştı. Sadece onu görüyor, ona konuşuyor ve ona sevdalanıyordum.

O günden sonra mesajlarıma ya da aramalarıma yanıt vermemişti. Haklıydı, bağırsa çağırsa çokça hakkı vardı. Devrim'le ayrıldığımız günlerde hep yanımda olmuştu ve ben onu yüz üstü bırakmıştım. Ona her şeyi düzgünce açıklama fırsatım olsaydı böyle kırılmazdı belki de.

Onunla konuşamadığım her gün kendimi eksik hissediyordum, üzgündüm. Doğru tanımlama bu mu, emin değildim ama gerçekten bir parçam kaybolmuş gibiydi. Ona ister istemez bağlanmıştım, bunu şuan fark ediyordum. Her zaman yanımda olacağını bilmenin verdiği güven duygusunu özlemiştim.

Batuhan'ın yokluğu en çok On Yedi'yi etkilemişti. Onun gittiği gün çok ağlamıştı ve tüm gece bana yalvarmıştı, ona mesaj atmam için. Dediğini yapmıştım ancak yanıt alamayınca daha beter olmuştu. Bazı geceler beni uyandırıyor ve benimle kavga ediyordu, bazı geceler ise ağlamasından uyuyamıyordum. Otuz Yedi'yle ona nasıl yardım edebileceğimizi bilmiyorduk, onun aşk acısına çare olamıyorduk.

Aşk acısının tek çaresi aşkın kendisidir, On Yedi henüz bunu bilmiyordu.

Pelin ''Dalıp gittin yine Meyra, burada mısın? ''dediğinde kendime geldim.

''Evet, evet. Gözüm dalmış sadece. ''dedim, durumu toparlamak için.

Şeyda ve Pelin'le buluşmuştuk. Bu artık daha sık yaptığımız bir şeydi. Asya ile de aynı şekilde mesajlaşmayı sürdürüyorduk ama planladığımız gibi tekrar yüz yüze buluşamamıştık henüz. Birkaç sefer bunun için yazsam da çeşitli bahanelerle reddetmişti, ben de çok üstelememiştim.

On Yedi - Otuz YediWhere stories live. Discover now