3.2

46 17 9
                                    

Her şeyin son bulması için,
Hiçbir şeyi kalmaması gerekirmiş insanın

***

Akşam güneşinin kaldırımlara vurduğu saatlerde olabildiğince yavaş bir şekilde yürüyordum. Çalışma saatime henüz yarım saat var olmasına rağmen evde duramadığım için kendimi sokaklara atmıştım. Şeyda'yla buluşmamızın ardından eve geçmiştim ve sıkıntıdan tüm evi temizlemiştim. Evet, evet! Buna ben de ihtimal vermezdim ama herkes bir gün annesinde sevmediği şeyleri yapmaya kalkıyordu demek ki. Uzun zamandır temizlik yapmadığım için ev çöp ev olmaya ramak kala kurtarmıştım paçayı.

Daha önce kaç kez dolaşmıştım bu sokaklarda kim bilir? Yaşadığım her bir duyguya şahit olmuş kaldırım taşlarına bakarak düşüncelere dalıp gittim bir süre. Acaba bu kaldırım taşlarına kaç kez Devrim'le ayak basmıştık? Kaçında öpmüştü beni, kaç tanesinde el ele tutuşmuştuk ve kaçında beni ağlatmıştı?

''Kaçında aşkına bulanmış ihanetle yanında durmaya devam etti? ''diye sordu On Yedi. Bu soru kalbime oturdu ve bir süre kalkmak bilmedi.

Otuz Yedi ''Kaç ihanet kırıntısı seni ondan soğutacak? ''diye sorduğunda yutkundum.

Onun aşkına savunmasız kalmıştım ve kalbimi öyle bağlamıştım ki bir gün yerinden söküleceğini tahmin etmemiştim hiç.

Devrim'in yazdığı mesaja henüz yanıt vermemiştim, aslında o an görmüştüm ama kelimeler tükenmiş gibi hissettirmişti o mesajı bana. Sanki yeryüzündeki kelime havuzu birkaç günlüğüne bakıma alınmış da ona edecek tek kelamım kalmamıştı. Oysa onu gördüğümde hala eskisi gibi etkilenmeye devam ediyordum. Korkuyor muydum, sebebi bu olabilir miydi? Ona tekrar bağlanıp hayal kırıklığı yaşamaktan mı korkuyordum?

''Bence onu engelle ve sorun ortadan kalksın. ''dedi On Yedi gülerek. Onun aksine ben gülmüyordum, keyfim kaçmıştı çünkü.

Bir pamuk ipliğine bağlı tüm mutluluğum bir endişeye bırakmıştı kendini. Üstelik öyle çabasız bir şeyler olmuştu ki bu, tek kelimeye nasıl bu kadar kendimi derin düşüncelere adardım?

''Seni son gördüğünde kötüydün Meyra, belli ki seni merak ediyor. ''dedi Otuz Yedi. Haklı olabilirdi. Hem ben değil miydim ona arkadaş olmayı söyleyen?

Telefonumu çıkarıp ona yanıt yazmaya koyuldum, kısaca iyi olduğumu yazıp aynı soruyu ona sordum ve telefonu cebime koydum. Artık iş yerine geçsem iyi olurdu, vakit yaklaşmıştı. Kaybola kaybola yürüdüğüm sokaklardan geçtim, dışarısı biraz serin olmaya başlamıştı. Kafenin yakınlarına geldiğimde derin birkaç nefes aldım, heyecan tüm vücuduma yayıldı yavaşça. Bugün bir aksilik yaşamadan günü kapatmak istiyordum.

Kafeye yaklaştığımda kulaklarıma dolan köpek sesiyle adımlarım yavaşladı ve etrafıma baktım. Bir korku dalgası bedenime vurdu ve kalp atışlarım az öncenin aksine bu kez korkudan hızlandı. Birkaç havlama sesi daha duyduğumda köpeklerin yaklaşıyor olduğunu anladım ve eş zamanlı olarak kafeye doğru koşmaya başladım. Görünürde köpek yoktu ancak sesleri her bir adımımda daha da yakından geliyordu. Korkuyordum, öyle korkuyordum ki ellerim titriyordu.

Kafenin kapısının önüne geldiğimde kapıyı hızla açıp içeri girdim, kapıyı ardımdan kapattım. Her ihtimale karşı kapıdan dışarıya doğru bakmayı sürdürdüm. Biliyordum, burası güvenliydi ama yine de içim rahat etmemişti. İçeriye köpek girme ihtimali var mıydı acaba? Bu düşüncemle kendimle dalga geçmem bir olmuştu. Tabi ki öyle bir şey olmazdı! Kendi kendime gülüp arkamı döndüm. Aslında ben yürümeyi düşünüyordum ama arkamı döner dönmez biriyle çarpışmam bir olmuştu. Henüz ne olduğunu idrak edememiştik, ikimiz de düşmemiştik ama kiminle çarpıştığımı görünce kendi kendime kızmaya başlamıştım.

On Yedi - Otuz YediWhere stories live. Discover now