3.4

28 13 3
                                    

Bazı sözler söylenmeden ölünür.

***

Üşüyen ellerimi montumun cebine koydum, bir nebze olsun soğuk havayı engellemek için. Antalya'da nisan ayında olsak bile havalar henüz ısınmamıştı. Aslında fazla bir soğuk yoktu, genelde dağlara yağan kar soğuğu vururdu ve bu soğuk yerini yavaş yavaş bahar ılıklığına bırakmaya meyletmişti.

Öğlen güneşinin hafif ılık havası yüzüme değdiğinde önüme duran arabaya bakmamaya çalıştım. Laf mı atmaya yanaşmıştı acaba? En iyisi yürüyor gibi yapmaktı. Beklediğim kaldırım taşında yavaşça yürümeye başladım, cesaret kazanmaması için arabadan tarafa hiç bakmıyordum. İçimde oluşan korku kendini belli ederken gündüz vakti başıma herhangi bir şey gelmeyeceği konusunda kendimi telkin etmeye çalıştım ancak tam da o anda aklıma Başak Cengiz geldi. Bir ürpertiyle birlikte üzüntü bedenimi ele geçirdi.

''Meyra! ''diye adımı duyduğumda refleks olarak arkamı döndüm. Batuhan az önce yanımda duran arabanın kapısını kapatırken aynı zamanda bana seslenmişti. Buna şaşırmıştım, arabasının olduğunu bilmiyordum.

''Selam. ''diyerek yanına doğru ilerledim.

''Bugün bu bebek benim ve birlikte tozu dumana katarız diye düşündüm. O yüzden buluşmak istedim. ''dediğinde selamlaşmak için bana doğru uzandı, kısaca sarıldık. Bolca sıktığı parfüm burnumu sızlatırken aklıma bir anda Devrim'in parfümü gelmişti. Özellikle boynuna doğru sıkardı, boynunu öptüğümde dudaklarımda parfümün acı tadı kalırdı.

''Ona sarıldığım kısa anları bile mahvediyorsun Meyra. Senden nefret ediyorum! ''dedi On Yedi. Bu düşüncem onu sinirlendirmişti.

Otuz Yedi, ''Selamlaşmak için illa sarılman mı gerekiyordu? ''dese de lafını tamamlamadan On Yedi'yi sakinleştirmeye çalıştı. On Yedi birkaç parça eşyayı parçalayarak tüm sinirini attı üstünden.

''Arkadaşının mı? ''diye sordum Batuhan'a. Ödünç almış olduğunu düşündüm bir anlığına.

Bana, ''Hayır, kiraladım. ''derken ön kapıyı açıp arabaya binmemi bekledi. Açtığı kapıdan geçip oturdum ön koltuğa. O da beni fazla bekletmeden sol koltukta yerini aldı.

''Tüm günü harika bir şekilde planladım. Geçirdiğin kötü günlerin bir telafisi olarak düşünebilirsin. ''dediğinde ona işe gideceğimi söylemediğimi fark etmiştim.

''Teşekkür ederim ince düşüncen için ama akşamüstü bir planım var. O saate kadar seninle olabilirim. ''diyerek kısaca açıklama yaptım.

Başta, ''İtiraz kabul etmiyorum. ''diyerek planımı iptal etmemi istese de yapamayacağımı söyleyince kabul etmekten başka seçeneği kalmamıştı. İçten içe üzülmüştüm, beni düşünüp yaptığı planı bozmuş gibi hissediyordum. Keşke beni arayıp buluşmak istediğini söylediğinde tüm güne plan yaptığını belirtmiş olsaydı.

''Umarım sözümü dinleyip hiçbir şey yememişsindir, harika bir mekana gideceğiz çünkü. '' deyip kemerini taktı. Ben de kemerimi taktığımda arabayı çalıştırmıştı.

Önce kısa bir deniz kenarı turu yapmıştık, yolculuğumuz sakin ilerliyordu. Öğlen olduğu için yoğun bir trafik yoktu ve hava kısmen bahar havası olduğu için güneş tüm ışığını bizi mutlu etmek için harcıyordu. Kırmızı ışıkta durduğumuzda teybe uzanıp şarkı açtı. Birkaç şarkıyı geçtikten sonra emin olduğu bir şarkıda karar kıldı. Kemikli parmaklarından bakışlarımı yüzüne doğru çevirdim ve fırsattan istifade onu incelemeyi sürdürdüm. Yeni tıraş olmuştu, bunu zaten tenine sinen tıraş losyonundan anlamıştım. Sanırım boynunda ufak bir kısmı jiletle kesmişti.

On Yedi - Otuz YediWhere stories live. Discover now