Hemşire yeni serumu koyarken “Hayır maalesef, bu gün izinli,” dedi gülümseyerek. “Kocasıyla evliliğine 30 sene olmuş bu gün. O yüzden izin almıştı.”

Ömer Ali sadece anladım manasında başını hareket ettirdi o kadar. Bu hareketi yapmak bile canını yakıyordu.

“Sizin eşiniz bu gün gelmedi sanırım,” dedi sonra boşboğaz olan yeni hemşire. Odanın camlarını açıyordu konuşurken. “Son dönemler yüzü çok düşük. Uyandığınız için sevinçli olması gerekirken her gün gözü yaşlı gidiyor hastaneden.”

Ömer duyduğu cümle karşısında afallayarak kalmıştı. Ne diyeceğini bilmeden öylece sessizce hemşireyi baktı. Az önce eşi demişti… Yanlış duymadığına yemin edebilirdi.

“Gerçi bunu sormak bana düşmez ama aranız mı bozuldu yoksa? Bütün hastane sizin uyanacağınız günü beklemiş bende buraya yeni geldiğim zamanlar öğrenmiştim. Yani dört sene az zaman değil. Bende burada iki haftadır çalışıyorum. Eşinize çok üzüldüm valla. Allah kimseyi böyle bir sınavla sınamasın. Ama şükür artık gözlerinizi açmışsınız!” dedi hemşire ellerini sallayarak “Ama hala o güzeller güzeli eşinizin yüzünden düşen bin parça ya!”

“D-dört sene mi?” Ömer genç hemşirenin söylediklerini takip edemiyordu. Ağzı açık kalmıştı.

“Evet. Dört senedir bitkisel hayatta kalmıştınız ya…” daha cümlesini bitiremeden hemşirenin aklına gelen şeyle ifadesi değişmişti “Yoksa… Size… Söylemediler mi?” diye sordu çekingenlikle.

Ömer kaşlarını çatmış vaziyette hemşireye bakıyordu. “Hangi senedeyiz?” diye sertçe sordu.

Hemşire kız biraz çekingenlikle “Size söylediğimi söylemezsiniz dimi Ömer Bey?” dediğinde genç adamın bakışları daha da koyulaşmıştı. “2024! 2024 senesindeyiz! Nisan ayındayız!” Hemşire hemen cevap vermişti.

Ömer Ali ikinci şoku şimdi yaşıyordu. Monitörün ekranındaki kalp ritimleri hızlanmaya başlamıştı. Hemşire kız endişelenmeye başlamıştı. Doktoru çağırmak için hızla odadan ayrılmıştı. Genç adam ise sıkışan kalbine rağmen deli gibi hareket etmeye çalışıyordu.

Allah’ın cezası yerde neler oluyordu! O dokuz senedir bitkisel hayatta kalmış olamazdı!

En son 2015 senesinin Eylül ayındaydı! Şimdi nasıl olurda 2024 senesinde gözlerini açardı!

Ve… Ve… O evliydi… Allah kahretsin ki o evliydi!

Kiminle evliydi o?

Hümeyra’yla evlimiydi yoksa?

Ama neden içinden bir ses hayır diyordu.

Ömer hızlanan nefesine rağmen yataktan sürünerek çıkmaya başarmıştı. Son anda dengesini sağlayamayarak yere düşmüştü. Koluna bağlı olan serumda onunla beraber yere düşmüş ve kolundaki iğne kolunu yaralayarak kopmuştu. Etrafa kan damlaları bulaşmıştı.

Genç adam sürünerek pencereye yaklaşmaya çalışıyordu. Hareket etmek o kadar zor, o kadar acı vericiydi ki boyun damarlarındaki kan damarları belirginleşmiş, yüzünü ince bir ter tabakası kaplamıştı. Ancak yaşadığı öfke patlaması hissettiği acıyı geride bırakıyordu. Sonunda pencereye yaklaştığında kollarından destek alarak zar zor dizlerinin üzerine kalkmıştı.

Dışarıya bakması gerekiyordu. Dünyaya kendi gözleriyle bakması gerekiyordu… Zorundaydı… Bu gerçeği kendi gözleriyle görmek zorundaydı…

Her şeyi kendi gözleriyle görmeliydi…

“Ömer!” Kapı açıldığında içeriye telaşla Hasan girmişti. “Uşağım sen ne edersen da!”

Bir tek seni sevdimWhere stories live. Discover now