5. "Şeref sözü"

10.9K 469 35
                                    

Genç adam başını salladı. Kapıyı işaret ederek "Buyurun çalışma odama geçelim o zaman" dedi. Onlarla beraber Hasan da gitmişti odaya. Olaylara tanıtlık etmezse gözü açık giderdi.

Ömer Ali odasına girer girmez masasına geçti. Çalışanları olan Sümeyye'ye onlar için üç tane kahve getirmesini söylemişti koridorda. "Babanız Muzaffer bey nasıl Hatice hanım" dedi sandalyesinde otururken. Kızın o delici mavi gözlerine bakmamaya özen gösteriyordu nedense.

Kız öndeki boş deri koltuklardan birine geçip oturmuştu o sırada. Hasan elleri ceplerinde ayakta durmaya devam ediyordu.

Hatice bu ukala adama bu gün hesap sormak istedi ama şu an ne sırası ne de zamanıydı. Şu an önemli olam başka şeyler vardı. Bu yüzden fazla durmadı bu konu üzerinde. Adamın verdiği soruya "Babam hapishanede maalesef!" diye üzgünce cevap verdi.

Genç adam biraz şaşırmıştı. Muzaffer beyi iyi tanıyordu. O adam bu güne kadar gördüğü en ahlaklı adamlardan biriydi. Yanlış yapabileceğini pek sanmıyordu.

"Nedenini öğrenebilir miyim?" diye sordu dikkatle "Sanırım bana da bu yüzden geldiniz. Babanızı kurtarma mı istiyorsunuz?"

Hatice o deniz gibi derin olan bakışlarını adamın gözlerine dikti. Ömer Ali de Hasan da kızın iki dudaklarının arasından çıkacak cümleyi dikkatle bekliyordu.

"Aslında ben beni kurtarmanızı isteyecektim," dedi birden ikisini de şaşırtarak "Babama olan can borcunuz karşılığında... Benimle evlenmenizi istiyorum!"

Hasan "Uuiiiyyyyy ne oluy da uşağım!" diye küçük bir kahkaha atmıştı dalga geçerek.

Ömer Ali arkadaşına sert bir bakış atarak tekrar kıza baktı "Anlayamadım nasıl?" diye sordu.

Kız "Sizden benimle evlenip beni ve ailemi kurtarmanızı istiyorum!" dedi ciddi bir şekilde.

Hasan gülmemek için dudaklarını birbirine bastırmıştı ancak bu boğazından gelen hafif hırıltı seslerini engellemiyordu. İçinden 'ula Ömer Ali bilirdim lan senin destansı bir aşk masalının olacağını' diyordu.

Ömer Ali derin bir nefes alıp vererek "Bacım bak..." deyince Hatice "Ben sizin bacınız değilim!" diye adamın sözünü kesmişti. Hasan buna da gülmüştü. Ömer Ali içinden Ya Havle diyerek "Tamam... bakın bayan söylediğiniz şeyin ciddiyetinin farkında mısınız?" dedi kaşlarını çatarak "Borcumuz borçtur! Şeref sözü verdim! Canımı iste vereyim ama bu evlilik ne alaka?"

Hatice iç çekti "Canınızı değil bedeninizi istiyorum ben..." deyince Hasan tekrar gülmüştü. Artık bu aptal gülmeler Hatice'ninde sinirine dokunmuştu. Adama sert bir bakış atarak "Orada sırık gibi dikilmekten başka bir şey yapmayacaksanız Hasan bey müsade edersiniz ciddi bir şey konuşmak istiyorum!" dedi.

Hasan sanki dudaklarını görünmez bir fermuarla kapatıyormuş gibi bir harekette bulununca kız devam etti.

"Benim acilen bir koca bulmam gerekiyor. Kocam olacak bir erkek bedenine muhtacım yani. Babama borcunuz var. Unutmayın şeref sözü verdiniz. Her ne olursa olsun babama yardım edeceğinizi söylediniz. Yemininizde durun. Benimle evlenin. Bu sadece sahte bir evlilik olacak. Sizden zorla gerçek bir koca olmanızı istemiyorum. Vakit gelince de boşanacağız."

"Hoppala!"

Ömer Ali hayretle arkasına yaslanmıştı. O sırada kapıyı biri çalmıştı. Hasan kapıyı açınca Sümeyye elinde ki tepsiyle kahveleri getirmişti. Hemen kahveleri dağıtarak odadan ayrıldı.

"Evet şeref sözü verdim bunu hatırlıyorum" dedi Ömer Ali. Söz sözdür. Onun kitabında namertlik yoktu. Madem bu kız onunla evlenip daha sonra boşanmak istiyor... kahretsin başka çaresi yoktu evlenecekti. Ama önce neden illa evlenmek zorunda onu öğrenmeliydi.

Bir tek seni sevdimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin