10. "Tuzlu kahve"

8.3K 395 13
                                    

"Yok artık süt anne sende mi?" Hatice şaşkınlıkla süt annesine baktı. Nasıl bunu yapardı? Ortada gerçek bir aşk evliliği yok ki gelin hanım olacak kız müstakbel kocasına tuzlu kahve yapsın!

"Yok olmaz" dedi Hatice "Adama zaten çok mahçup oluyorum. Birde tuzlu kahve içirmem!"

"Ay kızım sende ara sıra gerçekten çok çekilmez oluyorsun!" Bedriye hanım otoriter bir şekilde Nadire'nin elinde ki tuzluğu alarak kahvelerden birine neredeyse tamamını boşalttı. Hatice'nin gözleri fal taşı gibi açılmıştı.

"O adama dünyanın en güzel kızını, kendi ciğerimi veriyorum! İçecek bu tuzlu kahveyi!" Bedriye hanımın sesi titremişti. Kızını evlendirdiğine elbette her anne gibi o da seviniyordu. Telli duvaklı gelin olacaktı ama gene de... onun bu evden gideceği gerçeği onun kabinin sızlamasına neden oluyordu.

Hatice süt annesinin üzüldüğünü fark etmişti. Onunda gözleri dolmuştu. Ama bunu fark ettirmemek için gülümseyerek "Hadi biberide alın o zaman!" dedi "Sadece tuzlu değil bol bol acılıda içsin damat bey!"

Nadire hemen kara biberi alarak kahveye boşaltmıştı. Hatice sinsi bir gülümsemeyle "Bana şans dileyin sakarlığım tutup dökmeyeyim kahveleri!" diye mutfaktan çıktı.

Misafirler büyük salonda oturuyordular. Ömer Ali büyük üçlü koltukta oturuyordu. Yanında annesi Hasibe hanım oturuyordu. Hasan da gelmişti bu önemli gündü. Arkadaşımı asla yalnız bırakmam demişti. Oda başka bir üçlü koltukta eşi ve kardeşiyle oturuyordu. Tahir bey ise tekli koltuklardan birinde Muzaffer beyin çarparazında otuyordular.

İçeriye eli tepsili giren Hatice'yi görünce Tahir beyin yüzünde sıcak bir gülümseme yer edindi. Yeğeni çok güzel bir gelin bulmuştu.

"Efendim şimdi gelelim bu gün buraya asıl gelme nedenimize" diye karadeniz şivesiyle söze başladı Tahir bey, sıcak bakan gözleri ve babacan tavrı Hatice'nin hoşuna gitmişti doğrusu "Gençler birbirlerini tanımışlar, sevmişler."

O sırada kahveleri dağıtmakla meşguldü Hatice. En solda duran Ömer Ali'nin kahvesini uzattı.

Genç adam kızın yüzüne geldiğinden beri bir defa bile bakmamıştı. Bu durumu tuhaf buluyordu genç kız.

Ömer Ali yavaş çıkan sesiyle "Sağ ol" diye kahveyi aldı.

Tahir Bey konuşmaya devam ediyordu "Bize de bu gençleri birleştirmek düşer büyükleri olarak. Yani Muzaffer bey Allah'ın emri peygamberin kavliyle güzel kızımız Hatice'yi oğlumuz Ömer Ali'ye isteriz!"

Tam Muzaffer ağa cevap verecektiki kahvesinden ilk yudumunu alan Ömer Ali aniden öksürmeye başlamıştı. Bilinçsizce kahveden aldığı büyük yudum boğazında öyle bir yakıcı etki bırakmıştıki gözleri alev almıştı. Durmadan öksürüyor kendine engel olamıyordu. Yüzünün tamamı neredeyse mor renge dönüşmüştü.

Hasan "Uuiyyy sanırım gelin hanum kahvenin ayarını biraz fazla kaçurdu da!" diye karadeniz şivesiyle bıyık altından gülüyordu "Uşağım hepsini bitirmek zorundasın unutmayasın!"

"Hay ben senin diline Hasan öhö öhö!" Ömer Ali kısık bir sesle konuşarak sinirle Hasan'a ters bir bakış atmıştı. Bu kahve değil zehirdi mübarek!

Hasibe hanım gelini olacak kız salona girdiğinden beri beğeniyle onu izliyordu. Her adımında "Maşallah! Rabbim nazarlardan korusun!" diyordu.

Oğlunun hafif (!) öksürüğünü duyunca omzuna vurdu.

"Uşağım da ne tatlı çıktı canın! Daha önce tuzlu kahvemi içmedin da!" diye sadece oğlunun duyabileceği şekilde konuştu.

Ömer Ali hayretle annesine baktı "Anam hatırlarsan daha önce bana kız istemedik hiç!" dedi kimsenin duyamayacağı şekilde sesini alçaltarak "Nerden bileyim ben bu tuzlu kahve illetini tövbe Ya Rabbi!"

Bir tek seni sevdimWhere stories live. Discover now