33. "Hayat mucizelere gebedir"

5.6K 439 80
                                    

Kader.

Gerçekten de önceden mi belirlenmişti? İnsanların acı çekme nedeni sırf önceden kader defterlerine o acıların yazılmış olması mıydı gerçekten? Eğer öyleyse kader onlara karşı fazla zalim değil miydi? Bunun cevabı gerçekten de zordu.
 
Genç kadın taksinin arka koltuğuna geçtiğinde ilk işi Melike’yi aramak olmuştu. Kızını bu gün hastaneye o götürecekti. Nasıl olduklarını öğrendikten sonra en fazla birkaç güne döneceğini bildirdi. Dün İzmir’de ki otelden haber gelmişti. Otelin bazı yerlerinde tadilat geçiyordu ve birkaç teknik hasar ortaya çıkmıştı. Bu yetmezmiş gibi birde su tesisatında sorun olduğu bildirilmişti.

Bizzat teyit etmek için ilk uçakla İzmir’e gelmişti genç kadın. Kocasının yatağa bağlanmasıyla birlikte onun sorumluluğundaki her şeyin idaresini üstlenmişti. Buna otel ve diğer bağlantıları oldukları bütün şirketlerde dâhildi. Hayat onu gerçekten çok değiştirmişti. Eskiden sadece babasının tarım arazilerini yöneten genç bir kızken şimdi yüzlerce çalışanı yöneten başarılı bir iş kadını ve aynı zamanda genç bir anneydi.
 
Araba sessizce ilerlerken camdan dışarıya bakıyordu Hatice. Buraya kocasıyla geldiği o ilk seneyi hatırladı. İster istemez gözleri dolmuştu. Eskiden güzel hatıralarla dolu olan bu şehir şimdiyse onun kalbindeki hasret ateşini körüklüyordu.

Başını arkaya yaslayarak gözlerini kapattı genç kadın. Şoför koltuğundaki adamın dikiz aynasından arada bir kendisine baktığını fark etmişti. Sıkkın bir şekilde nefes alıp verdi. İnsanlar ilk başta onun şirket başına geçtiğinde onu ciddiye almamıştılar. Bu hayatın acı gerçeğiydi. Güzel bir kadın gördüklerinde onların güzelliklerinden başka hiç bir şeyi düşünmeyen, beyinsiz aptal olduklarını düşünüyordular.

Maalesef bazı erkekler kadınların güzelliklerini kullanarak kariyerinde yükselmiş olduklarını düşünüyordu. Bu iğrenç düşünce yapısını keşke yer yüzünden silebilseydi. Bundan gerçekten nefret ediyordu. Ona karşı bir sürü erkek bu çirkin imalarını açıkça dile getirmişti. Sanki Ömer Ali’yi güzelliğiyle tuzağa düşürmüş sonrada zenginliğine konmuş gibi davranıyordular. Sırf bu iğrenç suçlamaların aksini kanıtlamak için bile çok çalışmıştı o. Gecesini gündüzüne katmıştı. O eksik beyinli insanların onun hakkında düşündüğü iğrenç düşünceleri ne kadar umursamamaya çalışsa da bu çok zordu.
 
Bu yüzden hep ayaküstünde dimdik durmuştu. Ömer Ali uyandığında işlerin hala ne kadar iyi ilerlemekte olduğunu, hatta ne kadar büyüdüklerini gördüğünde onun ne kadar çok şaşıracağını hayal ediyordu. O gün gelecekti. Ve Hatice o gün için sabırla, azimle çalışıyordu.
 
Otele geldiğinde vale valizlerini alıyordu. Girişte her zamanki gibi Mehmet Bey bekliyordu onu. Hatice dört sene içerisinde saçları bembeyaz olan yaşlı adama biraz gülümseyerek baktı. Onunla ilk karşılaştığı zamanları düşündü. O dönemler onun meraklı bakan gözlerinden hiç hoşlanmamıştı. Şımarık kız çocuğu gibi sürekli kocasına şikâyet etmişti yaşlı adamı. Ama şimdi oteli yönetmekte en çok yardım eden ve en güvendiği yakın dostlarından biri olmuştu.
 
“Hoş geldiniz Hatice Hanım,” dedi yaşlı adam her zamanki saygılı tonuyla.
 
“Hoş buldum Mehmet Bey. Görmeyeli hiç değişmemişsiniz.” Hatice saygıyla adamla selamlaştıktan sonra otele giriş yapmıştı. Bütün çalışanlar otel sahibi Hatice Safkan’ı tanıyordu. Herkes genç kadını saygıyla başıyla selamlıyordu yanlarından geçerken.
 
Hatice de soğuk bakışlarıyla sadece başını yavaşça sallıyordu o kadar. Hayat onu sertleştirmişti. Eskiden kocasıyla dalga geçerdi bu konuda. Şimdi kendisi tıpkı onun gibi olmuştu. Beyaz takım elbisesiyle holde yürürken elleri ceplerindeydi. Uzun topuklu ayakkabılardan hoşlanmıyordu. Bütün gün ayak üstünde durduğundan geniş takım elbise ve makisina tarzı ayakkabıları tercih ediyordu. Kocasının kadın versiyonuna dönüştüğünü yıllar sonra fark etmişti.

Bir tek seni sevdimWhere stories live. Discover now