27. bölüm

11.4K 321 31
                                    

Bölüm müzüği:
James Newton Howard - A Hidden Life

 (müziği mozofond.fm sitesinden dinleyebilirsiniz tavsiye ederim)

                                      ***

Ömer Ali neredeyse on beş dakikadır Hatice’yi seyrettiğini fark ettiğinde, öfkelenerek rahat koltuğundan kalktı. Çoktan sabah olmuştu. Hatta saat neredeyse on bire geliyordu. Kendisi iki saat kadar önce kalkmış, duşunu almış, tıraşını olmuştu. Üzerine hakim yaka beyaz bir gömlek altınada keten ince bir pantolon giymişti o kadar. Kahvaltı saati de çoktan geçmişti. Muhtemelen sevgili ailesi yol yorgunudurlar diye onları rahatsız etmek istememiştiler. Aşağıya inmeleri gerekiyordu ama işte… Genç adam Hatice’yi uyandırmaya kıyamıyordu. 

Sonra yapacak başka bir şey bulamadığından karısının yanına getirdiği, odadaki küçük kitap raflığına dizmiş olduğu kitaplara bakınmaya başlamıştı. Kitapların neredeyse hepsi iki yazara aitti. Birisi Julia Quinn diye yabancı bir yazar bir diğeride Türk yazar Fatih Murat Arsal’dı. Genç adam merakına yenik düşerek kitaplardan birini rastgele alarak yatağın yanındaki geniş koltuğa geçmişti. Bir süre dikkatini verebilmişti kitaba… Kitap Julia Quinn’in “Yüreğe söz geçmiyor” isimli kitabıydı. Sanırım eski İngiliz dönem bir kitaptaki. Kitaptaki ana karakter kızın yedi tane kardeşi vardı. Ve galiba en büyük abisinin en yakın arkadaşına aşık oluyordu. Aralarında önce saçma tuhaf bir anlaşma başlıyordu önce. Aşk romanı için fena sayılmazdı. Yazarın dilide akıcıydı. İşte tüm dikkatini bu romana vermişken, bakışları ne zaman yatakta uyuyan karısına kaymıştı hiç bilmiyordu.

Kocaman yatakta yattığı pozisyonu değiştirmesi yüzünden olabilirdi… Ve uykusunda bile gülümsüyor muydu bu çılgın kadın? Yoksa mutluydu da onun için mi uyurken dudaklarının kenarında bir gülümseme olmuştu? Zihni ne zamandan beri bu kadar fazla mesai yapar olmuştu? Kendi hal ve tavırları canını sıkmaya başlamıştı. 

Ayakta durup onu seyretti yine… Elindeki kitabı sıktığının farkında değildi Ömer Ali. Hatice yan dönmüştü. Bir kolu genç adamın boş yastığına gitmişti. Bir bacağına ve beline örtü dolanmıştı. Çıplak değildi, yani kısmen. Kalçalarını zorlukla saran bir iç çamaşırı vardı üzerinde. Hayal gücünü hiç zorlamıyordu doğrusu o küçük şey. Üzerine ise askılı bluzunu giymişti. Balayındayken buna benzer bir şey giydiğini hatırlar gibi oldu. İncecik kumaş diri göğüslerini fazla gizlemiyordu. Uçlarının kabarıklığı bile belirgince hissediliyordu.

Uzanıp onları okşamak istiyordu ama bu çok tehlikeliydi. Yeniden yatağa girip onunla sevişmek demekti yüzde yüz! Karısının mızıldanacağı kesindi. Dün gece gerçekten çok güzeldi. En azından, Ömer Ali için. Genç adam bir kadınla sevişmekten böylesine bir haz alacağını hiç düşünmemişti. Tüm masumluğuna ve tecrübesizliğine rağmen, Hatice de elinden geleni yapmıştı. Onun öpücüklerine karşılık vermiş, okşamalarını inleyerek kabullenmiş, öğrenmesi gereken basit hareketleri içtenlikle uygulamaya çalışmıştı. 

Kabul etmeliydi ki, karısı ona şahane bir ilk gece yaşatmıştı. Ömer Ali onunla sevişmekten bıkmamıştı. Genç adamın engin tecrübesi yoktu bu konularda. Daha toy bir gençken bile kadın cinsinden uzakta durmuştu. Pek cinselliğe önem veren biri olmamıştı. Arzuyla yanıp tutuşacağını, hissettiği hazdan limitleri zorlayacağını hiç düşünmemişti. Oysa dün geceki yoğunluktan sonra bile, şu anda şu yatağa, onun yanına girmek için sabırsızlanıyordu. Kendisini bir ara sapık gibi hissetti genç adam. Dün gecenin her saniyesini aklına kazımıştı doğrusu. Birde Hatice’ye o anlık duyguyla ona ait olduğunu kaç defa dile getirmişti! Gerçi şu anda bile düşüncesi değişmiş değildi. Bu kadın… Artık onun kadınıydı. İlkel erkeklerin kullandığı bu “BENİM KADINIMSIM” sıfatından hiç hoşlanmazdı ancak şimdi… En çok kullanan erkek olacağı kesindi. Aklını ne zamam kaçırdı acaba? 

Bir tek seni sevdimWhere stories live. Discover now