28. "Tatlı Büyüler"

9.9K 366 43
                                    

Genç kadın merdivenlerden inerken hala kocasının o yüz ifadesini unutamıyordu. Niye birden bire kocası ondan yamyammış gibi kaçmıştı pek anlam verememişti? Yanlış bir söyledim galiba diye düşünecek ama yanlış bir şeyde söylememişti Hatice… Peki niye bu adam işini bahane ederek odadan kaçmıştı? Bu adam patron değil miydi? Bir gün işe geç kaldı diye şirketi iflas edecek değil ya! Bunu düşündükçe sinir oluyordu genç kadın.

Tamam kabul ediyordu. Şu an biraz şımarıkça davranıyordu! Sonuçta adam ondan kaç yaş büyüktü (!) öyle genç kızlar gibi aşk meşk dolu, yüreği hop hop zıplayan ergen kızlar misali olamazdı elbette (!) bunu gayet iyi anlıyordu ama… yani bu da onun ilk gecesiydi.

O kocasına bir erkek için verebileceği en değerli hediyesini sunmuştu dün gece. Birazcık daha duyarlı, birazcık daha romantik olabilirdi odun beyefendi! Çok şey istemiyor ki! Görürdü ama o gününü! Onu öyle bir yontacaktı ki..! Hatice bunu düşündükçe bile içi kıpır kıpır oluyordu! Aşık olmak ne güzel bir duyguydu. Sevmek ne acayip bir şeydi! Gerçi kocası ona aşkını dile getirmemişti ama neyse… O aşk itirafınıda birkaç güne almasını bilirdi!

“Günaydın!!!” Hatice günaydın kelimesini uzatarak tatlı bir şekilde söylemişti. Önce kayınvalidesinin yanaklarından öperek “Annem nasılsın?” diye sordu. “Bu gün çok güzel görünüyorsun maşallah Allah nazarlardan saklasın!”

Hasibe Hanım gelinin bu mutlu halini görünce sevinçten dört köşe olmuştu adeta. “Oyyyy benum güzel gelinum! Senin güzelliğinin yanında benimki güzellik midir da!” diye o da gelinine sarılmıştı. Oğluyla araları iyi gibiydi. Buna çok sevinmişti.

“Oy canım annem sende çok güzelsin!” Hatice gülümseyerek Melike’ye döndü “Günaydın Melikecim. Kusura bakma biraz geç kalktık. Masayı hazırlamayada yardımcı olamadım. Öğlen yemeği vakti gelmiş yaa! Çok utandım.”

“Ah güzel yavrum dinlenseydiniz daha! Yol yorgunluğu bu anlarım!” diye daha kızı konuşmadan tekrar kayınvalidesi konuşmuştu.

“Anne sende gelinimde gelinimde der oldun! Bizi unuttun valla!” Melike gülerek boş bardakları masaya yerleştiriyordu. “Artık kıskanmaya başladım!”

Hasibe Hanım burnunu kıvırarak “Benum gelinimin yerini kimse tutamaz da!” diye tatlı karadeniz şivesiyle konuşuyordu.

“Ömer Ali nerde bu arada?” diye sordu Hatice etrafa bakınarak. “Az önce çıkmıştı odadan…”

Melike mutfak balkonuna bakınarak “Az önce terasa çıktığını gördüm canım,” diye cevap verdi. “Tamam canım ben bir bakayım,” diye Hatice hemen mutfağa yöneldi.

Mutfakla birleşen bir balkon vardı. Onun yanında merdiven daha vardı. Onun sayesinde arka bahçedeki terasa çıkabiliyordu Hatice. Terasa ulaştığında kocasının uzaktan doğa manzarasını izlemekte olduğunu fark etti. Bir eli cebinde diğer elindede sigarası vardı. Arkadan dumanı gördüğünden sigara çektiğini anlamıştı genç kadın.

Hatice kocasının sigara kullandığını neredeyse unutmuştu. Ömer Ali’yi dindar diye biliyordu o. Demek ki o da bazen efkarlandığında sigara dumanına sığınıyordu.

Ömer Ali sigarasından bir duman içine çektiğinde ciğerlerine sadece nikotin kokusu değil ada çayı ve yasemin kokusuda infilak etmişti. Bu kadının kokusu rüzgarla karışmaya ne meraklıydı! Genzini yakan koku onun içini parça parça ediyordu. Gerçi iyi anlamda mı kötü anlamda mı bunu bilemiyordu. Az önce odadan kaçmasının nedeni çok aptalca olmuştu. Bunu biliyordu lakin bir anda Hatice’nin mırıldandığı o sözler… Ok gibi kalbine saplamıştı. Onun kendisine çekici demesi gurur kırıcı olmuştu. Aynadaki yansımasına bakınca çekici değilde itici olması sanki hayatının ona karşı kara mizah anlayışıydı. Doğrusu ilk defa kendisinden tiksinmişti.

Bir tek seni sevdimWhere stories live. Discover now