Abilerim resmen kükrerken -Doruk, Bora ve Cihan abim ciddi anlamda kadına saldıracak kadar sinirliyken Atakan abim de Eroğlu erkeklerine saldırmaya çalışmıştı- dedem bastonunu sertçe yere vurmuş, babam ise dedeme izin vermeden araya girmişti. 

"Siz kim oluyorsunuz da benim kızıma verdiğim terbiye hakkında konuşabiliyorsunuz!?" Diye tüm Antep'i inletecek şekilde bağırdı. Amcamlar da konuşmak için sıra ararken -ikisi de Dikmen'i çiğ çiğ yiyecekmiş gibi bakiyordu- babam yine konuştu.  "Sizi evimize aldık, ailemize girme firsati verdik diye iyice başımızın üstüne çıktınız ama bir yere kadar! Kızıma ettiğiniz her lafı, fitil fitil burnunuzdan getiririm!" Diye heceleyerek bağırdı.

Anam kadın, uzlasmaci politikanin artik uygulanmadığını anladığı an, kadına saldırmaya an kollamıştı lakin ondan önce biri zaten bunu yapmıştı. Tabii ki Esra yengem. Yengelerim hızla onu ayırmış, annemin de araya kaynamaması için onu çekmeye çabalamışlardı. 

"Çocuklar yüzünden yolları mi ayıracak, bu kadim dostlugumuzu bitirecek miyiz?!  Çocuklar yüzünde-"

"Ne çocuğu ulan!" Diye salona girip tüm dikkatleri üstüne çekmişti Musa abim. "Benim konağımda hem benim kardeşlerime zarar veriyor, bir de üstüne kendinizi haklı mı çıkarmaya çalışıyorsunuz!? Feyhanogullarina, Azadoğullarına, sırf 'çocuk' dedikleriniz için neler yaptığımı gormediniz mi lan!?" Diye bağırmıştı boğazı yırtılırcasına.

Kafami hafifçe kaldırdığımda Barlas ve Cenk ahilerimin, köşede Hanif abilerle birlikte çekirdek çıtlayarak bize baktığını görmüştüm. Gülmemek adına dudaklarımı üst üste bastırdım. "Hâlâ gülüyor, yazık ki ne yazık!"

Kafami kaldırdım ve bunu söyleyen kadına baktım. Abim benden önce davranmıştı. "Gülüyor çünkü benim size yapacaklarımı biliyor! Kardeşime el kaldırırken parmağından yüzüğe de mi dikkat etmediniz!? Dincsoylar, bu kıza el kaldıranın elini kopartır da mı demediniz!?" Deyip etrafta fısıldaşan erkek ve kadınlara bakıp yüzünü buruşturmuştu. Yanıma adımladı ve önce dudağıma bakıp sonra Selim'in yüzüne baktı. Sırayla kuzenleri de inceledikten sonra daha sakin bir şekilde salonun ortasında durdu. 

"Bundan böyle tüm Antep'te biline; artık Zemherogullarıyla Eroğullarının hiçbir bağı kalmadı! Onlar bu bağı kendi elleriyle kopardılar. Şimdi varın gidin evlerinize, bundan sonra çocuklarımıza bırakın eli, isimlerini dilinizde zikrederseniz sizin ensenizde biterim! Defolun şimdi konağımdan!" 

Bağırışı bütün konağı ayaklandırırken ben bu tartışmanın böyle bir yere varacağını asla düşünmemiştim çünkü bu insanlar uzunca bir süredir birlikteydi. 

Bayram Ağa, "Bir şey demeyecek misin Nasuh ağa?! Torunun bizi konağınızdan kovuyor?!" Diye bağırdığında dedem ona döndü. "Torunum ne dediyse haklı demiş. Eksik var fazla yok. Ben aylar öncesinde insanları toplayıp karşıma alırken, yabancıların torununa saygıda kusur edeceğini zannetmiştim. Laaakiin benim dost dediğim adamın ailesi, uğruna Antep'i önüne sereceğim torunuma saygısızlık ediyor. Varın gidin evlerinize yoksa torunlarım, bu defa işlerini yarıda bırakmayacaklar!" Demişti.

Insanlar hızla dağılırken dolu gözlerimi aileme çevirdim. Abim dışında kimsenin önceliği olmamıştım hicbir zaman ancak şimdi, kocaman bir geniş ailenin önceliğiydim. 

Uzun kollu crobu biraz daha çekiştirdim ve elimin tersiyle gözlerimi silmeye çabaladım lakin başlamıştım ve susmam için zaman gerekliydi. Bana dönen gözlerle birlikte dedem direkt oturduğu yerden ayaklandı ve yanımıza geldi. Yanımdaki boşluğa oturup yüzümü avuçları arasına aldı. "Torunum, ne için ağlarsın?" Diye sorunca gözyaşlarım daha hızlı düşmeye başladı yanaklarıma.

Aşiret PaketWhere stories live. Discover now