8

44.7K 3K 275
                                    


Atakan abim ile Selin tartışıyorlardı. Daha doğrusu, Atakan abim henüz tanımadığı bir kıza iftiralar atıyordu. Selin'in arabada kurmuş olduğu cümleler kulağımda çınlar gibi olunca Bora abime baktım. Bana bakıyordu o da. Onun da aklına aynı şeyler gelmiş olacak ki, Atakan abime bağırdı. "Neler oluyor burda dedim!?"

Selin yerdeydi çünkü abim kolundan tuttuğu gibi yaprak gibi savurmuştu onu bir köşeye.

Cenk güldü ve ayaklandı. "Ne mi oldu? Bu kız eve geldiği gibi evimizin huzurunu bozdu!" Umuyordum ki Cenk Selin'i kıracak bir şey söylemezdi. Onu sevecekti ve pişman olacaktı. Biliyordum bunu.

Atakan abim Selim'in önünden çekildi ve bir adım yaklaştı Selin'e doğru. Alkışladı. "Şimdiden babamları kendi tarafına çekmişsin. Tabii kız evlat açlığı çektikleri için sokaktaki fahişeyi bile getirsek, kızım diye benimserler! Hiçbir vasfı olmayan bir kız ise nimet gibi gelir zaten." dedi gülerek.

Cihan abim bağırdı. "Atakan!" Atakan abimin umurunda olmamıştı. Çok zarar görmüştü ve şimdi tüm bunların acısını Selin'den çıkartmak istiyordu. Günah keçisi arıyordu kendine.

Ben tam konuşmaya girecektim ki Selin ayaklanmıştı. Abimin karşısına geçti.

Güldü. Gülüşü yavaşça kahkahaya dönüşürken kendini sıktığı barizdi. "Ne sanıyorsun sen kendini?" dedi gülüşü yerini alaylı bir sırıtışa bırakırken. Cevap vermesine izin vermeden konuştu yine . "Dur ben söyleyeyim. Doğduğu ailesinden dolayı zengin ve şımarıkça büyütülmüş, ailesinin torpilleriyle avukat olmuş ve yine ailesinin parasından dolayı ailesinin bürosuna yerleşen bir avukat." Kahkaha attı. "Hayatımda hiçbir vasfım yok öyle mi? Bunu söyleyen torpilli bir avukat mı? İnan," dedi ve her bir sözcüğünü bastırarak devam etti.

Abimin zoruna gittiği yüz ifadesinden açıkça belliydi. Hayattaki en büyük başarılarından biriydi avukat olmak. Selin'in söylediklerinin aksine, Atakan abim üniversiteyi kendi emekleriyle birincilikle bitirmişti. Yine de Atakan abimin söylediği şeylerin yanında onun söyledikleri küçük bir nokta kadar değersizdi.

"İnan bana abim olmanı istemiyorum. Abim olmayı hak etmeyecek birisin sen! Fulya'ya da böyle mi davranıyordun bilmiyorum ama sana yemin ediyorum ki Atakan! Bana böyle davranmaya devam edersen, Fulya sana ne yaptıysa mislini yaparım! Karşında Fulya yok senin! Selinim ben!"

Bu tehdidi kanımı dondurmuştu. Yapmazdı değil mi? 

Gülümsedi. "Buraya nasıl geldiğimi düşünüyorsun? Hmm? Aman Allah'ım abilerim! Diyerek mi geldim sence?" dedi alayla. "Benim bir abim var ve inan bana yüz tane adam koysalar karşıma, birini abime değişmem!"

Bu cümle canımı öylesine yaktı ki, Doruk ile aramızdaki mesafenin ne kadar uzak olduğu bir kez daha anladım. Bir kere Doruk, 17 yıldır onun yanındaydı. Ağladığında, güldüğünde, mutsuz olduğunda yahut sevindiğinde hep Doruk koşmuştu ona. İlk hediyesini Doruk almış, biri ona kızdığında Doruk savunmuştu onu.

Bize baktı ancak gözü çoğunlukla Bora abimdeydi. "Buraya 'kapınıza polis gönderip zorla mı aldırtalım' dediğiniz için geldim! Geldim ki haber medyaya yansımasın ve," Atakan abime döndü yeniden. "Senin aksine gerçekten saygıdeğer bir avukat olan abim böyle saçma bir mevzu ile uğraşmasın istedim." Abisi avukat mıydı? Bize şans vermek için gelmemişti buraya, yeniden ve yeniden abisini düşündüğü için gelmişti. Acaba bir gün beni de böyle savunur muydu diye düşünmeden edemedim. Belki bencildim belki de başka bir şey ama o an, Doruk'un yerinde olmayı çok istedim.

"Bu arada, yumruğum ağzının ortasına inmediyse; bil ki, abim bana saygı nedir diye öğrettiği için. Dilek hanım, izninizle dinlenmek istiyorum. Kalacağım odayı gösterirseniz sevinirim."

Aşiret PaketWhere stories live. Discover now