4

51.1K 2.8K 754
                                    


Akif beyin teklifi üzerine bir kafeye geçip oturmuştuk. Ve yapabileceğim tek güncelleme; Dinçsoy erkeklerinin ve kadının adını öğrenmiş olmamdı. Bora, Cenk, Barlas ve Dilek.

Kahverengi masanın üzerine koymuş olduğum Iphone 13 marka telefonumun camına uzun tırnaklarımla sırasıyla vurmaya başladım. İşaret parmağıyla başlıyor, serçe parmağa gelip yeniden aynı hareketi tekrarlıyordum. Sıkılmıştım çünkü ortama büyük bir sessizlik çökmüştü.

Akif beyin öksürmesiyle birlikte tüm bakışlar ona doğru döndü. Bu adam ciğerlerini bugün kaybetmese iyiydi cidden. Tek eli masanın üstünde, diğeri eşinin elini sıkıca kavramışken babamın gözlerine odaklanarak konuştu.

"Anladığım kadarıyla testin sonuçları şimdiden belli. Çocukların benzerlikleri bunu en iyi şekilde kanıtlıyor. Biz buraya gelmeden önce çok düşündük. Herkes kendi öz çocuğunu alacak." dedi, konuşmasını emin bir şekilde bitirerek.

Konuşmasının ardından gözlerim kocaman açılmıştı. Tanımadığım insanlarla yaşamayacaktım. 

Babama bırakmadan ben konuşacaktım ki, abim sertçe konuşmuştu. "Selin zaten benim öz kardeşim. Herkes 17 yıldır büyüttüğü çocuğu alıp, gidecek!" Tıslarcasına konuşmuştu. Konuşmayı yüreğime büyük bir su serperken bu defa Bora denen adam girmişti konuşmaya.

"Hukuken henüz 18 yaşına girmemiş birini biyolojik ailesinden ayırmaktan mı bahsediyorsun? İlla polis gönderip mi aldıralım?" dedi.

Akif bey derince nefes aldı. "Polis filan yok. Bizi de anla Doruk. 17 yıldır öz kızımızdan mahrumuz." Sesi geçen konuşmasına göre daha güvensiz çıkmıştı ancak üzülmedim, üzülemedim. 17 yıllık düzenimi nasıl birden bozardım? Abimi, arkadaşlarımı nasıl bırakıp da tanımadığım insanların evine giderdim?

Babam konuşacağına dair ufak bir ses çıkardıktan sonra konuşmuştu. "Akif beye katılıyorum. Herkes kendi kızını alırsa daha iyi olur." Dünyam başıma yıkılmıştı. Bakışlarımı ondan çekemezken annem bana bakarak ağlıyordu bu defa. Benden pek hoşlanmadığını biliyordum ama 17 yıl boyunca yanındaydım. Nasıl bu kadar çabuk vazgeçmişti benden?

Abimin sesini yükselterek babamla konuşmasını duyuyordum ama ne söylediğini çıkaramıyordum. Kulaklarım duyduğum şeyleri algılamıyordu. 

Evet, babam beni sevmezdi ama hiçbir zaman benden böyle kolay vazgeçmemişti. Hiç baba-kız aktiviteleri yapmamıştık. Hiç bana kitap okumamıştı. Beni hiç giydirmemişti. Benimle hiç parka gelmemişti. Derslerim için okula uğramamış, harçlığımı hiç elime vermemişti. Benimle hiç film izlememiş, hiç dedikodu yapmamıştı. Babam hiç saçımı okşamamıştı. Hiç elimi tutmamıştı. 

Şimdiye kadar bunları hep kişiliğine bağlardım. Sevgisini gösteremiyor diye düşünürdüm ancak demek ki böyle değildi. Ben sedyede oturup iğne yaptırmamakta diretseydim, elimi şefkatle tutmak yerine bağırmayı seçerdi.

Şimdi benden vazgeçmesi zaten son bir saattir beklediğim bir şeydi. Benim babam o olmamıştı ki hiç. Benim babam Doruk abim olmuştu hep. Bana kitaplar okuyup, okula gitmeden önce saçlarımı tarayıp güzelce bağlardı. Elimden tutmayı çok sever, beni her boş zamanında parka götürürdü. Sık sık okula gelip hocalarıma durumumu sorar, benimle saatlerce bıkmadan dizi izlerdi. 

Abimi kaybetme korkusu içimi delicesine sarmışken bağırdığını biliyordum ancak hiçbir şey söylemeden elimi masanın üstünden yumruk yaptığı elinin üstüne koydum. Ondan destek almam gerekiyordu. Her zaman olduğu gibi.

Bakışları bana dönerken sesindeki yumuşama barizdi. 

"Hastaneden arıyorlar. Sonuçlar açıklanmış." Abimin elini bırakmadan ayaklandım. Abimin hızlı adımlarına ayak uydurdum ve arabaya doğru ilerledim. İlk defa bu kadar sessiz hissediyordum kendimi. Sanki konuşsam sesimi duyamayacakmış gibi hissediyordum.

Aşiret PaketHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin