51

40 3 0
                                    



Hastane kapısından girdiğimiz anda alel acele etrafa bakınmaya başladık "Förb. Förb Ersoy nerede?" sekreter telaşlı halimize karşılık hızlıca bakarak olduğu koridoru ve odayı bize söyledi.

Koşarak aştığımız bir kaç koridorun ardından son köşeyi döndüğümde hızımı alamayıp zar zor dururken bağırışlar tüm koridoru dolduruyordu. İçimdeki sıkıntı git gide artarken önüme gelen saç tutamları ağzımdan alıp verdiğim nefesle uçuşuyordu ki Egemen onları eliyle arkaya atana kadar.

Güven ister gibi ona baktım bana güvence vermeliydi içimi rahatlatacak o bakışı takınmasını umdum. Umduğum gibide oldu gözlerini kapatıp açtığında kafamı hafifçe sallayıp önüme döndüm sakin adımlarla odanın önüne geldiğimizde açık kapıdan yere saçılmış eşyaları görmek beklediğim bir durum değildi ama sinir dolu bağırış ve hafif ağlamaklı tınısı ile Förb'ün sesini duyduğumda rahat bir nefes verdim.

"Çıkın buradan! Kimseyi görmek istemiyorum anlamıyor musunuz?" tedirginlikle kapının pervazına uzanıp ilk adımımı odaya attım. Odadaki tüm gözler bize doğru döndüğünde benim tek odağım Förb'tü oda bana bakıyordu zaten.

"Onları neden çağırdın Ozan?" derken gözleri hâlâ bendeydi ama cümlenin sonuna geldiğinde Ozan'a baktı. "Sana bir şey olacak sandım çağırdım. Onlarında burada olmaya hakkı var." bu sırada biz çoktan onların yanına ulaşmıştık yatakta uzanmasına karşın saçı başı dağınık ve oldukça sinirli duruyordu.

Onu süzmeyi keserek boydan boya sargıda ve yastığın üzerinde sabit duran koluna baktım. Normal tutmaya çalıştığı ses tonu ile konuştuğunda kolundaki bakışlarım direkt onu buldu.

"Elimi kesmişler."

Dediğini algılamam nedense uzun sürmüştü. Elimi kesmişler mi dedi o? Çünkü buna inanmak istemiyorum. Dolu gözleri gözlerimin içine bakıyordu bu yüzden istemedende olsa acıyla kıvrılan kaşlarım bana dolmuş olan gözlerimi hissettirdi.

"Kesmek zorunda kalmışlar sonra tekrar dikmişler ama eskisi gibi kullanmam için fizik tedavi gerekiyormuş. Yani çok düşük bir ihtimal." gözlerimi sımsıkı kapadım bu yüzden yanaklarıma akan yaşları umursamadım. İçimin yanması bile bir yere kadar canımı acıtıyordu.

Barış'ın arkamızda oturduğu koltukta dizlerine eğilmiş ağladığını hıçkırıklarından anlayabiliyordum. Acilen birşeyler düşünmeliydim ya da yapmalıydım. Bilmiyorum.

"Düzelecek. Düzeleceğinden eminim neden bu kadar karamsarsınız?" Egemen'in hemen arkamdan teselli vermesi biraz olsun rahatlatırken göz ucuyla Förb'e baktım yüzü kasılmıştı.

"Kabullenemiyorum Egemen. Bunun için çok erken herkesin eli bir anda hayatından kopup gitmiyor." alnımı sıvazladım. Haklıydı ama bu onun çabalamaması için bir sebep değildi.

"Belki öyle ama bu senin savaşın ve elini tekrar kullanacaksın Förb. Bunu yapmak zorundasın." kırgın bakışları benimle Egemen arasında gidip geldi. Biliyordu haklı olduğumuzu ki şu ana kadar çok güçlü ve olgunca davranmıştı başka biri olsaydı suçlardı daha çok yıkıp dökerdi.

En önemlisi de bizi suçlamıyor olmasıydı bunu yapması için bir çok sebebi vardı sonuçta. "Egemen maça geç kalacaksınız." Ozan bizi uyardığında yanımıza doğru gelmeye başladı "Aklımızda o sıkıntı yok." öyleydi unutma gibi bir aptallık zaten yapmazdık dahası böyle bir şansımız yok.

"Gidin hadi. Beni merak etmeyin Barış oldukça iyi bir bakıcı." Förb'e emin olmak amacıyla baksak bile o koltukta gözyaşları daha kurumamış Barış'a bakıyordu. Barış'ın utandığını anlasamda tatlı görünüyordu gözünü Förb'ten alamıyordu yüzünde kocaman bir gülümsemeyle iç çekti.

3.15 (GxBxG)Where stories live. Discover now