30

45 2 0
                                    

"Evet, sayın seyirciler *** okulunda bulunan parçalanmış cesedin Miray Şener olduğu anlaşıldı... Yılbaşı gecesinde intihar eden Sena Yaman'ın ölmeden önce yazdığı itiraf mektubunda ise Miray Şener'in katilinin kendisi olduğunu itiraf ettiği öğrenildi."

Oturduğum koltukta yayılmış haber kanalını izliyordum içki şişesi elimde, araladığım bacaklarımın arasında duruyordu.

Spikerin anlattıklarıyla dudaklarımdan tek hecelik bir kıkırtı döküldü "... Aynı zamanda bu okul Miray Şener'in kardeşi Soner Şener'in de intiharının gerçekleştiği yer. Miray'ın soruşturması bu itiraf üzerine kapatılırken tüm gözler *** okuluna çevrildi." içkimden büyük bir yudum içtim.

"Onbeş hafta içerisinde okulun verdiği üç kayıbın ardından veliler tedirgin." daha fazla dinlemeden televizyonu kapattım karanlık odayı aydınlatan küçük ışığa baktım bir kaç saniye.

O gün... O günden beri ruhum bedenimden ayrılmış ve biryerlerde gizleniyordu sanki. Ne rüzgar tenime vursun istiyorum ne de sonsuz karanlığı tatmak.

Araftaydım sanırım ama nerdeydi bu araf? Uyumaktan korkar oldum iyice, kafamı yastığa koyduğum anda gözlerimi açmam günlerce mümkün olmuyor.

İlaçlarımı kullanmam bile işe yaramıyordu. Ben yine terkedildim bu sefer babam mı? Hayır. Ama daha çok canım yandı. Ne yüzü aklımdan çıkıyor ne sesi kulaklarımdan uzağa gidebiliyor.

Ruhun bedenden ayrılması için ölmek mi gerekir? Ben bunun canlı kanıtıyım sanırım, çünkü benim ruhum bedenimdeyken canım gitti ve ben o günden beri olmayan ruhumla yaşıyorum.

Tavanı izlerken konuştum "Ezgi... Sevdiğin kişilerin seni bırakıp gitmesi çok boktanmış. Üzgünüm!"

"Ben sandım ki belki herşey daha güzel olur." bu kurduğum cümleyle kafamı olumsuz anlamda iki yana salladım "Kimi kandırıyorsam?"

Çalan telefonla gözlerimi araladım arayan kimse o kadar ısrarlı arıyordu ki bıkkınca açtım telefonu "Efen-" birden gelen bağırma sesiyle afalladım.

"Serce! Neredesin sen? Kaç saattir arıyoruz seni." arayan kişinin sesini tanıdım Egemen'di ve sesi gerçekten çok sinirli geliyordu "Saat kaç haberin var mı?"

Ağzım açık kendime gelememiş halde onu dinlemeye devam ettim ve ardından telefonu kulağımdan çekip saate baktım sonra da öylece saati söyledim "16.40..."

Karşıdan gelen derin sesle kaşlarımı çattım "Serce biliyorsun kulüpten çağırdılar bugün antrenman için."

Ayağa kalkıp mutfağa geçtim genel olarak zamanım burada geçtiği için eşyaların yerini az çok biliyordum. Telefonu hoparlöre alıp masaya bıraktım ve bardağa su doldurup çıkardığım ilaçlardan ilkini içtim.

Onu kaybettiğimden beri hiçbir şey yolunda gitmiyor. İlaçlarımı içtiğim halde hâlâ olması gerekenden çok daha fazla uyuyorum, düzelmiş olduğum halde.

"Neredesin bana onu söyle." işim bittiği için telefonu elime alıp mutfaktan çıktım "Söylemeyeceğimi biliyorsun." dedim hiçbir ton katmadığım sesimle.

"Serce!" yine yükseldi ama bu sefer sakin olmaya çalışarak "Biz yıllardır bu anı bekliyoruz ve sen-" daha fazla dayanamayarak hızlıca cümlesini böldüm "Tamam... Tamam geleceğim."

Kulüp kapısının önünde Barış'ı gördüğümde yanına ilerledim birşey söylemeden içeri girdim oda peşimden geldi.

"Neredeler?" görünürde ne Egemen ne de Ozan vardı "Onlar kulüp başkanını oyalıyorlar." oflayarak başkanın odasına yöneldim.

"Antrenmanlara katılmadığın için başkan sinirlendi zar zor tutuyorlar." Barış'a kafamı sallayıp odaya girdim. Beni gördüklerinde hepsi bana baktı Egemen ve Ozan'ın rahat bir nefes verdiklerini gördüm ardından geri çekildiler.

Başkanınsa sinirli yüzü benim sakinliğim ve ifadesizliğimle daha da kasıldı "Sen kimsin?" dedi, sert ve kaba çıkan sesiyle, ellerimi cebime attım ve duruşumu bozmadan kendimden emince konuştum.

"Serce İzgi."

Odadan çıkıp kapıyı kapattığımda Ozan hemen sessizce söylendi "Biraz daha gelmeseydin ağzımıza sıçacaktı." dudaklarımı birbirine batırıp gözlerimi kıstım.

Ben buraya geldim ama aklımda en ufak bir fikir yoktu yani burada kalmak istemiyorum aslında hiçbir şey yapmak istemiyorum.

"Konuşmayacak mısın?" Egemen'e dönmeden konuştum "Gideceğim." çıkış kapısına ilerledim.

Kulüp başkanı yarın antrenmana başlayabileceğimi söyledi bu yüzden daha fazla vakit kaybetmeden buradan gidecektim.

"Hop dur bakalım." Egemen'in önüme geçip kollarımdan tutmasıyla durdum "Ne istiyorsun?" dedim hızlı olması adına "Senin yanında kalmak istiyorum." bakışlarında buna izin vereceğime dair ümit varsa bile kesinlikle hayır.

"Hayır." yüzü anında değişti "Ne demek hayır?" yolun kenarında duruyorduk ve şu an çok sinirimi bozuyordu.

"Ege! Beni yalnız bırak." ellerini kollarımdan çektiği sırada bir arabanın bize doğru son sürat geldiğini gördüm Egemen'i kendime doğru çekmemle arkaya doğru savurdum böylece araba onu sıyırdı.

"Orospu çocuğu!" dedim öfkeyle, arkamı döndüğümde elinde silah olan kafası kapalı biri Egemen'in başına silah dayamıştı.

Bir anda tüm bedenimin kasıldığını hissettim yılbaşı gecesinden kareler gözlerimin önünü doldurdu.

"Ne oluyor amına koyayım?!" kendi kendime konuştum sonra aceleyle Egemen'e baktım ellerini hafifçe yukarı kaldırıp sakin olmamı ister gibi baktı.

Yüzümde oluşan yan gülümsemeyle gözlerimi kıstım sakin mi olacağım, ben? Bu düşünce kıkırdamama sebep oldu.

Bir anda attığım adımları hesaplayamamış olacak ki yaptığım hamleyle Egemen'i kolundan tutup çektim onun kollarından kurtuldu, aynı zamanda Ege'yi arkama aldım.

Silahı tam olarak bana doğru tuttuğunda göz kırptım cebimdeki çakı ile el çabukluğu sayesinde ona zarar verebilmiştim, boştaki eli sağ tarafını buldu eş zamanlı olarak orasına baktı.

"Can alan biri ölmekten korkmaz dostum." bu dediğimi duyduğunu biliyorum çünkü yüzü kapalı olsada beden dilini iyi kullanıyordu.

Beklemeden silahı geri çekip koşarak yanımızdan uzaklaştı, Ege'ye döndüm "Birşeyin var mı?" kafasını hayır anlamında salladı "İyi o zaman Ozan'ın yanına git."

Bunları söylerken aynı zamanda gözlerimle üzerini baştan aşağı kontrol ettim birşeyi var mı diye.

Bana bakmaya devam ederken ben oradan uzaklaştım. Eve yaklaştığımı tanıdık sokaktan anladım ama şu an eve gitmek, isteyeceğim son şeylerden.

Evin önünden geçtiğim sırada ince sesli bir çocuk bana seslendi "Serce!" çocuktu evet ama tanıdığım bir çocuk.

Onu uzun zamandır görmemiştim ve şimdide görmek istemiyorum bana meleğimi hatırlatacağından eminim adımlarım onun sesini duyduğumdan beri dursada gitmek için can atıyordum.

Arkamı dönmek şu an ölüm gibi geliyordu. Ellerimi cebimden ağır ağır çıkardım aynı zamanda sinirle yüzümü buruşturdum.

Neden evin sokağına girdim ki? Aylardır zaten gelmiyorum. Karar verdim o tek bir adımı attığımda zaten gerisi gelirdi. Ayağımı kaldırdığım anda tekrar seslendi.

"Serce abla."

***

3.15 (GxBxG)Onde histórias criam vida. Descubra agora