16.

2 0 0
                                    

16. Bölüm

'MODERN ÇAĞIN ÖKÜZÜ'

Hangi takımda olduğumdan ya da olacağımdan emin olamayarak, bir yandan da Mete'nin olmadığı herhangi bir takıma girebileceğimi düşünerek Müge'nin yanında dikiliyordum. Ne yalan söyleyeyim, şu yoğurt olayını öğrenmek ona karşı olan korkumu 5-10 katına çıkarmıştı.

Tehlikeli bir insan olduğunu hep biliyordum, ama hiç bana bu kadar fiziksel zarar verdiğinide hatırlamıyordum. Şu Mete'yle sarıldık diye saçlarımı yolması dışında tabii.

Derya hoca iki tarafa ayrılan takımlar arasında durup hepimize göz gezdirdi.

"Düzen buysa yazıyorum, sayıları da eşitlemişsiniz zaten." dediğinde arkamda Barış'ın sesini duymuştum.

"Ben katılmasam olmuyor mu?" dediğinde Derya hoca başını iki yana sallamıştı.

"Hepiniz neden oyunbozanlık yapıyorsunuz?" diye üzgünce söylenen Derya hocaya kıyamayarak Barış'ta bizim takımımıza katılmıştı.

"Sen karşı takıma geç."

Kulağıma doğru eğilip söylediği sözlerle kaşlarımı çatıp ona döndüm.

"Ne diyorsun Barış?" dedim onun gibi kısık sesle. Yüzünde alaycı bir gülüş belirdi ve beni baştan aşağı süzdü.

"Ne bakıyorsun öyle?" dedim beni incelemesinden rahatsız olarak.

"Vücudunun kaç parçasıyla sakarlık yapıp bize yarışı kaybettirirsin, onu hesaplıyorum." dediğinde göz devirdim ve önüme döndüm. Onu dinlememeye çalışıyordum.

"Gizem, geçsene karşı takıma."

Sinirle tekrar ona döndüm.

"Ben neden geçiyorum? Sen geç." dediğimde o da benim gibi kaşlarını çatmıştı.

"Mete'yle sırt sırta bir yarışa katılacağımı düşünüyorsan aptalsın." dediğinde sırıttım.

"Bende tam aynı şeyi söyleyecektim." dediğimde ona birşeyi hatırlatmışım gibi yüzü yumuşamıştı.

"Merak etme daha ilk yarışta sakatlanıp çıkıcam zaten kesin." diyip önüme döndüm. Son cümlemi ağlamaklı bir ses tonuyla kurmuştum. Barış beni gitgide daha da fazla kırıyordu. Ben ona iyi davranmaya çalıştığım halde hemde! 

Derya hoca hala konuşmaya devam edetken bir anda hepimiz kurulan bir parkurun önünde sıraya girmiştik. Bu kadar hızlı mı başlıyordu yani?

Derya hoca beni en öne koymuşken karşı takımda Mete'nin en ön sırada olduğunu görerek çoktan sinirden titremeye başlamıştım. Barış bunu fark etmiş olacak ki hemen önüme geçmişti.

"Böyle titremeye devam edersen kaybedeceğiz, arkama filan geç."

Cümlelerini o kadar kaba bir şekilde kuruyordu ki onu dinleyesim gelmiyordu. Ama bir yandan haklıydı. Bu yüzden sadece onun arkasına geçmekle kalmayıp, direkt sıranın en arkasına geçmiştim.

Herkesin gözü "Gençler oyununuz basit." diyen Derya hocaya dönmüştü.

"Sırayla bu dubaların etrafında zikzak çizerek koşacaksınız." diyip iki takımdan da birer kişi alıp parkurun en sonuna yerleştirdi.
"Sonra şu en sonda gördüğünüz halkaları buradaki arkadaşınızın başından geçireceksiniz. Üçüncü turda bitiriyoruz."

Oyun basite benziyordu. Barış hata yapacağımı söylediğine pişman olacak gibiydi.

"Bakın işte böyle koşacaksınız."
Diyen beden hocasını izlemeye başlamıştık. Nerede böyle gereksiz yarışmalar var, hep bu Radar Rasim denilecek adamın başının altından çıkıyordu zaten. Neden tatile geldiğimiz yerde yarış yapıyorduk ki biz? Ve neden kimse bunu sorgulamamıştı?

Modern Çağın ÖküzüWhere stories live. Discover now