49

852 80 96
                                    

o hafta okulla görüşüp işe kabul edilen suguru, hayatındaki tüm bu ani değişikliklerin bir noktada patlak vereceğini bilecek kadar iyi tanıyordu kendisini. aslında kendisini bu kadar iyi tanıdığından mı çökeceğini biliyordu, yoksa çökeceğini bildiğini düşünerek kendini mi şartlıyordu emin değildi. arkadaşlarıyla verecekleri noel partisinden sonra da yeni yıl için satoru ile amerika'ya gideceklerdi. tatilden sonra da okulda çalışmaya başlayacaktı.

her şeyin mükemmel gidiyor olması suguru'yu korkutmaya başlamıştı. kendini yeniden bir bebek gibi hissediyor ve bencillik yaptığını düşünüyordu. o gün yataktan çıkma isteği olmamasına rağmen satoru gelince endişelenmesin diye bir şeyler yemişti ancak sonrasında kendini yine o sıcak, güvenli yorganın altına atmıştı. her şey birkaç sene önce olduğu gibi hissettiriyordu. sanki bu sıcak yuvayı bırakıp kendini yalnızlığa mahkum ettiği seneler hiç yaşanmamıştı, sadece sevgilisinin okuldan dönmesini bekliyordu. o gelince iyi hissedeceğini biliyordu.

vücut travmaları hatırlıyor olabilirdi. o adamı öldürdüğünü sandığı gün de noel arifesiydi, satoru'yu bırakıp gittiği gün de. senelerdir noel arifesi ve yılbaşı arasındaki günleri amaçsızca, yalnızca ölmemeye çalışarak, yine de hep bunu dileyerek geçirmişti. satoru olmadan geçirdiği tüm o zamanlar acımasızca beynine hücum ederken kapının açılma sesini duydu. gözlerinden akamayan yaşlar yüzünden güçlükle aldığı nefes yarım kaldı, göğsüne çöken ağırlığın uçup gittiğini fark etti.

"suguru, neden hazırlanmadın?" odaya girdiğinde ne olduğunu anlamasa da sevgilisine baktığı saniye fark etti satoru. aşırı bir tepki verebilirdi, suguru'yu iyi hissettirmek için anlamsız bir çabaya girebilirdi, bunun onu daha da kötü hissettireceğini bilmeseydi. sevgilisini, onu neyin daha fazla inciteceğini bilecek ve ona istediği konforu istediği oranda verebilecek kadar iyi tanıyordu. bu yüzden yılın bu vaktinde onun kötü hissedebileceği gerçeğini gözardı ettiği için kendine kızdı. unuttuğundan değildi, unutamazdı zaten, ancak bu sene her ikisinin de iyi hissedebileceğini ummuştu.

"yılın bu zamanı hep kötü hissettiriyor, değil mi?" üstünü çıkarıp sevgilisinin yanına sokulduktan sonra sordu satoru, önceden yaptığı hataları yapmaya niyeti yoktu ve onu iyileşmesi için kendi haline bırakmayacaktı. "sanki yine ayrılmak zorunda kalacakmışız gibi, bir şeyler ters gidecekmiş gibi." saçlarını okşadı sevdiği adamın ve gözlerini kapattığı gibi ıslanan kirpiklerini seyretti. "bu noel de kavuştuğumuz noel olsun. dedim ya, bir daha ayrılmamıza izin vermeyeceğim."

"biliyorum." bu sözcük çok sessizdi ama yine de bir cevaptı.

"hem noel hep kötü olmadı ki, hatırlasana shoko'nun geldiği ilk gün de noel arifesiydi. ertesi gün yurttan kaçarken bizi görüp ispiyonlamak yerine arkamızı toplamıştı. sonra üçümüz birlikte parkta oynayıp kardan sırılsıklam halde yurda dönmüş, bir ton azar işitmiştik. dünyanın en iyi dostunu kazandık o gün." sonunda gözlerini açmış olan sevgilisinin hafifçe gülümsediğini gördü satoru, içine su serpilmişti. "lisede diğerleriyle tanıştıktan sonra bunu gelenek haline getirip her sene farklı bir yere gitmeye başlamıştık. artık tüm senelerimiz böyle geçecek."

"neden hep böyle oluyor? kötü hissetmem için bir sebep yok."

"olması gerekmez. her insan her zaman birazcık üzgündür.* iyileşmek, her gün mükemmel hissetmek değildir ki. bazen iyi olacaksın, bazen de kötü. kötü hissettiğin için kendini suçlayamazsın."

"gününü mahvediyorum."

"hayır, günüm sen yanımda değilken, nasıl hissettiğin konusunda endişelenirken mahvoluyor. sen yanımdayken..." yanağını öptü suguru'nun. "hep daha iyiyim."

"ben de." sarıldı sevgilisine sıkı sıkı siyah saçlı adam. önceden sorunları bu şekilde konuşmazlardı çünkü cenazeden sonra satoru, suguru'ya her an kırılmak üzere bir biblo gibi davranmaya başlamıştı. birbirleri hakkında en sevdikleri açık sözlülükleri yerini sessizliğe bırakmış, sevgilerinde ve birbirlerine hissettirdikleri tüm o güzel şeylerde eksik olmamasına rağmen iletişimsizlik, bağlarını köreltmişti. belki o zaman da biraz daha cesur olabilselerdi durumları böyle olmayacaktı. gençliklerinde yaptıkları hataları telafi edebilecek kadar zamanları olduğu için şanslılardı.

"belki de başka bir evrende döküp dağıttıklarımızı toparlayamıyoruzdur." suguru aklından geçeni dillendirmekte tereddüt etmedi ilk defa.

"her evrende benim için en önemli olan şey sen olurdun ve eminim bir şekilde toparlardık. toparlayamadıysak vaktimiz olmamıştır."

"evlenelim."

"ne?"

"evlenelim işte, bir şekilde bir araya gelememiş tüm versiyonlarımız için bunu yapmamız gerek. kaybettiğimiz tüm bu zaman olmasaydı zaten evlenmiş olmaz mıydık? artık böyle bir şansımız var."

"evlenelim." güldü satoru. "ama bu konuşmayı daha romantik bir yerde tekrar etsek olur mu?"

"bence gayet romantik bir an." suguru biraz alınmış gibi yapsa da uzatamayıp güldü, tabii ki sevgilisinin neyi kastettiğini biliyordu. uzun uzun sarıldıkları bir sürenin sonunda kendine geldiğini hissettiğinde, "ben bir duşa gireyim, sonrasında hemen hazırlanıp çıkarız." dedi ve satoru'yu yumuşak bir şekilde öptü.

"gitmek zorunda değiliz, iptal edebiliriz."

"hayır, bugünü yıllar sonra en sevdiğim insanlarla geçirme fırsatını kaçırmayacağım." diye cevapladı odadaki banyoyaya doğru yürürken suguru.

"suguru." kapının eşiğinde durup kendisine dönen sevgilisine gülümsedi satoru. "harika bir öğretmen olacaksın."

suguru her seferinde şok oluyordu. ruh eşi dedikleri şey bu olmalıydı çünkü her zaman neyi duymaya ihtiyacı varsa onu söylemeyi çok iyi biliyordu bu adam. ona kocaman bir gülümsemeyle karşılık verirken yanaklarının da hafifçe ısındığını hissetmişti. kızardığını doğrulayan şey satoru'nun yıllar içinde değişmeyen sırıtışı olmuştu. ona yakınlardaki koltuğun üzerindeki yastığı fırlattı ve kahkahasını dinlerken huzuru iliklerine kadar hissetti.

*the good place

hatırlatma: itafushi'yi profilimde bulabilirsiniz

ay bu arada tiktok'taki müthiş editin sahibi bunu görüyorsan selam verebilir misin 🥹🥹

nihilist | satosuguHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin