43

768 95 131
                                    

biz hiç beceremedik
sevmeyi de terk etmeyi de

shoko'nun onlarda kalmasının üzerinden bir hafta geçmişti. bu hafta, evrenin yaşattığı tüm şeyler için ondan özür diliyormuş gibi hissetmesine sebep olmuştu suguru'nun. hem ilk defa bir ilişkiye başlamış gibi heyecandan kıpır kıpırdı içi hem de çok iyi tanıdığı ve uyumunun maksimum olduğu bu adamla alışkanlık hâline gelmiş birlikteliklerinin sakinliğine sahipti. tek problemi, o hafta içinde kaç defa touya'nın dediği şeyi düşündüğünü sayamamış olmasıydı.

satoru çok nazikti. evet, genelde insanlara sataşmayı ve onlarla uğraşmayı seven bu adam söz konusu suguru olduğunda şakanın dozunu asla kaçırmaz ve ihtiyacı olduğunu fark ettiğinde üstüne titrerdi. yine de onu geçenlerde telefonda touya ile konuşurken duyduğunda, aralarının düzelmiş olmasına sinir olması bir yana, onunla konuşurken sözcüklerine dikkat etme ihtiyacı hissetmemesini delicesine kıskanmıştı. suguru söz konusu olduğunda en zayıf anlarında dahi sözcükleri doğru seçerdi bu adam, şimdiyse sanki yaralı bir kuşla ilgileniyormuş gibi özenliydi. ilgiden hoşlandığını inkar edemese de beyninin bir köşesinde "sana acıyor." diyen sesi duyuyordu durmaksızın.

"ne yapıyorsun?" sevgilisini çalışma masasında oturmuş gördüğünde arkasından gidip sarılırken sormuştu suguru.

"biletlere bakıyordum, ne zaman gideriz?" odağını bilgisayar ekranından çekmeden konuşsa da lafı bittiğinde sevgilisine dönüp gülümsedi satoru.

"biliyorsun, senin gelmene gerek yok. bir yere kaçmayacağım." suguru, cümlesiyle kaşlarını çattığını gördü satoru'nun.

"geliyorum."

"güvenmiyorsun bana değil mi?" kollarını ondan çekerken soğuk bir sesle sordu suguru.

"güvenmiyorum." bunu, onu kırmak için söylemiş olmasa da sesindeki tereddütsüzlük bir parça canını yaktı suguru'nun. haklıydı kendisine güvenmemekte, suguru bunu çok iyi biliyordu. ondan bu kadarını bekleyemezdi. kırılan güveni onarmak kolay bir şey değildi. üstelik bunu yapmak için çabalamamıştı bile. suguru'dan cevap gelmediğini fark ettiğinde iç çekti satoru. "iyi olana kadar gözümü üstünden ayırmayacağım."

"iyileşmeye ihtiyacım yok." sesi beklediğinden yüksek çıkmıştı suguru'nun, beynine işleyen touya'nın sözleri olmasa böyle savunmaya geçmezdi belki de. aciz ve yardıma muhtaç olmadığını kanıtlamaya çalışıyordu adeta, bugüne kadar bu konunun onun kafasına takılmış olabileceğini fark etmediği için kendine kızdı satoru. gerçi sıradan bir insanın bunu şu anki tavrından anlaması bile beklenmezdi.

"suguru..." yumuşak bir sesle konuşuyordu satoru.

"anlamıyorsun değil mi? bir insanı iyileştiremezsin. bak, anlıyorum vicdanını rahatlatmaya çalışıyorsun, beni değiştirebileceğine inanıyorsun ama ben senin vicdan mastürbasyonuna alet olmayacağım. ben aşağılık herifin tekiyim, hep böyleydim."

"aptal aptal konuşma, sen benim gördüğüm en güzel insandın. 12 yıl boyunca bana rol yaptığını söyleyemezsin." satoru, suguru'nun yükselen sesine karşı sakin kalmaya çalışsa da bunu pek başaramamıştı. ayağa kalkmış, karşısına dikilmişti artık.

"yapmadım zaten. ama senin sevdiğin o adam artık yok, anlasana. ölmüş bir adamın bedenine aşıksın sen." son cümlesinden sonra oluşan küçük sessizlikte arkasını dönüp yatağa doğru yürüdü suguru.

"sen benim aşkımdan ne anlarsın be? ben sana aşığım salak herif, sana! bir zamanlar olduğun o güzel adama değil sadece, şu anki enkazına da aşığım! benim aşkımın güneşli günlerden ibaret olacağını varsayacak kadar saf olman bana hakaret resmen. geri zekalı. sürekli dilinde bir ben pisliğim, ben öyleyim, böyleyim! ne yapmış olabilirsin sen de doğma büyüme rezalet herifin tekiymişsin gibi davranabiliyorsun?" kavga ederken bile suguru'yu heyecanlandıracak şeyler söylemeyi başarabiliyordu.

nihilist | satosuguWhere stories live. Discover now