46.5

548 65 29
                                    

bu bölüm suguru'nun önceki bölümlerde bahsettiği olayı anlatıyor olacak. elbette böyle bir şeyi detaylandırıp açık açık anlatacak değilim ama yine de bir çocuğun uğradığı istismarlardan bahsedildiği için tetikleyici olabilir. ana fikri önceki bölümden bildiğiniz için bu bölümü okumayabilirsiniz.

"annen olacak kadın nerede?" bir hışımla derme çatma eve dalan adam bağırarak sormuştu. başka bir çocuk olsa korkudan yerine mıhlanırdı ancak suguru, gözlerini direkt olarak insanlığın tüm rezaletini resmeden bu çirkin adama dikip ters ters bakmıştı. anlamsız bir soruydu, annesi nereye gittiğini suguru'ya söylemezdi. hatta annesi suguru ile konuşmazdı bile.

suguru'nun korkmamasının nedenleri vardı. ilki, en kötü ne olabileceğini biliyor olmasıydı. bu senaryoları defalarca yaşamıştı. bu herif, birinin canını yakmak istediğinde bunu en iyi nasıl yapacağını iyi bilirdi. dolaba kapatılmışlığı vardı, oksijen için verilen savaşa aşinaydı. bu küçük çocuğu küllük niyetine de kullanmıştı adam. hem ne yaparsa yapsın, işin sonunda dayak yiyeceğini bildiğinden kibar davranmaya yeltenmezdi de.

çoğu zaman nefret ettiği bu evde ayak altında durmazdı. eğer biri dayak yiyecektiyse, bu annesi olmalıydı. bu adamı o seçmişti, evlerine o almıştı. birazcık aklı olan birinin böyle adamlarla birliktelik yaşamayacağını düşünürdü suguru. üstelik kendi doğurduğu çocuğunun başına bu herif yüzünden gelenleri umursamayan bir kadına ne olacağı çok da ilgi alanına girmiyordu suguru'nun. belki de bu yüzden aile, ona uzak ve hiçbir zaman anlamlandıramadığı bir kavram olmuştu.

"cevap versene, piç! ayı mı oynuyor burada?" elinin tersiyle öylesine attığı tokat, küçük çocuğu yerinden fırlatmaya yetmişti.

acı yüzünden gözlerinin dolmasına engel olamayan çocuk tekrar gözlerini dikti adama. "evet." dediği gibi kıyamet koptu. yediği dayaklardan daha önce ölmemesinin tek sebebi, annesi olacak kadının artık bir noktada bu adamı durdurmasıydı. kaç kere kendini bilinçsizce yerde kanlar içinde uzanırken bulduğunu bilmiyordu minik çocuk. ancak o gün, annesinin sahiden de nerede olduğunu bilmeyen çocuğun içine ilk defa korku tohumları ekildi. bu sefil hayatın kahrını minicik yaşında ölmek için çekmiş olmak istemiyordu. en sonunda boğazına dolanan tombul, sert ve pis parmakları hissetti suguru.

"ukala piç, madem söylemiyorsun annenin nerede olduğunu, o zaman işimi seninle görürüm."

suguru, daha beş yaşındaydı. yaşıtı çocukların normalinin ne olduğunu bilmezdi. ne evinde televizyon vardı ne de sokağa pek çıktığı. gerçek bir annenin çocuğuna nasıl sahip çıkacağını bilmezdi, baba kavramı yalnızca kendi kendine söktüğü okumasıyla yarım yamalak anlayabildiği kitaplarda gördüğü mitolojik bir terim gibiydi. yaşıtı çocukların sahip olduğunu okuduğu o güzel evler, taze yemekler ve sıcak ortamlar aynı fasülye ekip devlerle tanışan çocuk kadar yabancıydı. ancak bu küçük yaşında bilmemesi gereken birçok şeyi bilirdi suguru. aynı, karşısındaki pislik herifin bu cümlesiyle neyi kastettiğini bildiği gibi.

korkunun tüm bedenini sardığını hissetti. bir şey yapması gerekiyordu. oluşan korku ve stresin midesini bulandırdığını fark ettiğinde o iğrenç dokunuşlardan kurtulabilmenin bir yolu olacağını düşünerek kendini kusmaya zorladı. adamın üstüne kustuğunda, daha kötü bir dayağın geleceğini biliyordu ancak her türlü dayağı buna tercih ederdi. adamın onu tutan elleri gevşediğinde kendini büyük bir hızla odanın diğer tarafına attı. karşısındaki yaratığın hastalıklı bağırışlarını dinlerken, uğradığı şiddetten ötürü başının döndüğünü hissediyordu. kalan son gücünü, yanında gördüğü bibloyu onun kafasına geçirmekle harcadı.

adamın kafasından boşalan kanı seyrederken normal bir çocuğun hissedeceği dehşeti hissetmemiş, adeta üstünden bir yük kalkmıştı. karşısındaki adamın soluk alıp verişinin kesilmesini seyrederken kendi soluğu da düzene girdi. yere çöküp arkasına yaslandığında sonunda adamın ölmüş olduğunu düşündüğü için rahatlamış, vücudunda artık salgılanmayan adrenalinin etkisinin geçmesiyle bilincinin yavaşça kapandığını hissetmişti. son gördüğü şey içeri giren annesi olmuştu.

nihilist | satosuguWhere stories live. Discover now