20

864 112 42
                                    

gecenin kalanı boyunca odağını başka yerlere çekmeye çalışsa da göz bebeklerini bir mıknatıs gibi üzerine çeken adamdan ayıramadı bakışlarını suguru. yanındaki kıza karşı daha önce görmediği kadar hassas ve nazik tavrı, gülüşü, diğer insanlarla muhabbeti... sanki suguru'nun benliği ikiye ayrılmış, sevdiğinin 'o zamanlar sevdiğim adam' diye hitap ettiği taraf "ne güzel, mutlu görünüyor yıllar sonra. lütfen bir daha benim pisliğime bulaşmasın." diye yalvarırken ondan uzak tutmak için ölümüne savaş verdiği diğer taraf ise "yanındaki ben olmalıydım." diye düşünmekten geri duramıyordu.

o tarafını gömdüğünü sandığı uzun yıllar geçirmişti. rezalet çocukluğunun geçtiği cehennemi terk ettikten sonra, uzun süre kimsesiz çocukların gittiği kurumlarda oradan oraya savrulmuştu, ta ki potansiyelinin ne kadar yüksek olduğu fark edilinceye kadar. sonrasında kendini satoru'suyla tanıştığı o yerde bulmuştu, bu yeni başlangıç fırsatı ona ilk defa özgürce kendisi olabilme olanağı sunduğu için kendine tertemiz bir sayfa açmıştı daha küçücükken. her şeyin tepetaklak olması cenazeyle başlamıştı, satoru haklıydı. içine gömdüğü her şey teker teker su yüzüne çıkarken suguru, boğulmamak için sevdiği adama tutunmuş ancak daha sonra onu da kendiyle birlikte dibe çektiğini fark etmişti.

dalgın bir şekilde yere bakarak düşündüğü bu şeyler, önüne uzatılan sigara paketiyle bölünmüştü. başını kaldırıp hayatta en çok sevdiği ikinci insanı gördüğünde gülümsemeden edemedi. onu da ne kadar aksattığının farkındaydı ve tüm bunları nasıl telafi edebileceğini hiç bilmiyordu. paketten bir sigara aldı, arkadaşının yanına kurulup sigaralarını yakmasını izledi. ikisi de gözlerini partinin odağını bir şekilde üstüne çekmeyi başarmış olan üçüncülerine çevirdiğinde shoko konuştu. "biliyorsun, doğum günlerinin amacı o kişiye olan sevgini belirtmektir, partilerin amacı ise eğlenmek. sense cenaze törenine gelmiş gibi görünüyorsun ve henüz bir hediye aldığımı düşünmüyorum."

içine çektiği dumanı üflerken hafifçe güldü suguru. "hediyeni odana bıraktım." sonra arkadaşına döndü. "bir anlığına dalmışım ve çoğu insanı tanımadığım için sıkıldım biraz."

"keşke oturup düzgün bir şekilde konuşabilseniz."

"bu konuda senin de bana kızgın olman gerekmez mi?" yıllardır içinde tuttuğu sorunun dudaklarından dökülmesine izin verdi suguru.

"belki de, kim bilir? maalesef sana hiç kızmadım ama emin ol denedim." güldü shoko. "yani sonuçta benden ayrılmadın ve hiçbir zaman her şeyinizi benimle paylaşmazdınız bu yüzden gitmenin gerçek nedenini satoru'ya bile söylemediysen bana söylememen normal geldi, alınmadım. zaten nasıl olduğunu sık sık yazdığın için çok da problem yaşamadım. sadece ikinizin de kendinizi tükettiğini görmek yordu beni." sözünün sonlarına doğru gözlerini suguru'nun tüm bedeninde gezdirdi kız. "yine kilo vermişsin, geçen gece ona gittiğinden beri bunun hakkında konuşuyor. sen gidene kadar sana göz kulak olacakmışım."

"bana hak ettiğimden çok daha fazla değer veriyor."

"saçmalık, böyle bir şeye sen karar veremezsin." gözlerini bu sefer gözlerinde uzun süre tuttuktan sonra uzun zamandır içinde tuttuğu bir soruyu yöneltme sırası shoko'ya geçmişti. "bu sefer gitmemeyi düşünüyordun, değil mi?" arkadaşının bunu anlaması üzerine gözleri şaşkınlıkla büyüdü suguru'nun. bazen onun ikisini de ne kadar iyi tanıdığını ve nasıl iyi bir gözlemci olduğunu unutuyordu. bu tepkisi, yeterli bir cevap olmuş olacak ki devam etti kız. "geldin, onu o kızla gördün ve kararından vazgeçtin."

"tam olarak öyle olmadı aslında. bensiz ne kadar mutlu olduğunu gördüm sadece. ben varken yüzünde hep hüzün var."

"sana daha önce hiç aptal olduğun söylendi mi?"

"evet, satoru tarafından, her gün." tekrar güldü suguru.

"sen yokken de aynen böyle görünüyor, gizlemeye çalışabilir ama sen de görüyorsun ben de. sensiz mutlu falan değil, her gün seninle birlikte uyandığı sabahları hatırlıyor büyük ihtimalle. şansın olmadığını düşünüyorsan yanılıyorsun." gözlerini tekrar satoru'ya çevirdi. "ayrıca ayrıldılar, yürümesi mümkün değildi zaten. bak, eğer gerçekten bir daha gitmeyi düşünmüyorsan açtığın yaraları kapatabilirsin. onunla tekrar birlikte olabilirsin. ha, ama yok ben yine giderim diyorsan hiç bulaşma. sonra enkaz benim üzerime kalıyor."

"biliyorum." bir fısıltı gibi döküldü bu sözcük suguru'nun dudaklarından. boğazındaki yumruyla verdiği savaşı her an kaybedebileceğini hissettiğinde başını iyice yere eğmişti. shoko'nun kolunu onun omzuna attığını hissetse de dönüp bakamadı. "ne yapmam gerektiğini bilemiyorum. onu daha fazla üzmekten çok korkuyorum. kalırsam da üzülecek, gidersem de. doğru seçenek hangisi?" soruyu arkadaşına yöneltmediği çok barizdi, zaten o da böyle şeylere karışmazdı.

kendini toparladığını hissettiğinde başını kaldırdı, arkadaşına döndü ve kollarını ona doladı. evinde hissetmeyi çok özlemişti, ona böyle hissettiren insanların varlığını da. bu sıcaklığı hak etmediğini düşünerek geçirdiği yılların ardından bir şekilde yeniden hak edebileceğine ikna ediliyor gibi hissediyordu. ayakları yerden her kesildiğinde olduğu gibi korkuya kapılmıştı, yalnızca son kez yeniden deneyebilirdi. sonrasında ya yere çakılacaktı ya da sevdiği adamın gökyüzünde uçmayı başarabilecekti.

nihilist | satosuguWhere stories live. Discover now