16

1.1K 129 86
                                    

You said, "Distance brings fondness", but guess not with us
The only mistake that we didn't make was run
(Now look what we've done)

"suguru?" beyaz saçlı adam, açtığı kapının eşiğinde dikilen eski sevgilisini gördüğünde şokla mırıldanmıştı. ayrıldıklarından beri pek çok kez çeşitli nedenlerle bir araya gelseler de hiçbir zaman suguru, sevdiği adamla önceden yaşadığı yeri ziyaret edecek gücü kendinde bulamamıştı. bu yüzdendi satoru'nun şaşırması, yoksa karşısındaki adamı çok iyi tanıyordu ve sözünü tutmayacağından zaten emindi. yine de onu her gördüğünde kalbinden asla uzaklaşmamış olan, sadece hissizleştirmeyi başarabildiği o sızı yerini alıyordu.

üstelik bu sefer, onu son görüşünden beri kilo vermiş, saçı başı dağılmış bir hâlde ve buram buram alkol kokuyorken dayanmıştı kapısına. ayrılmadan önce sevgilisini en son hatırladığı hâliyle görmek normalden de fazla yakmıştı satoru'nun canını. gözlerini uzun süre yüzünde, çökmüş yanakları, morarmış gözaltları ve suçlu suçlu bakan gözleriyle çarpık gülüşünde gezdirdiğinde cevap vermeyeceğini anlayıp bir kolunu beline doladı ve içeri aldı adamı.

"satoru?" şaşkın bir ifadeyle bakma sırası suguru'ya geçmişti. satoru'nun o aralar birlikte olduğunu kadını onun evinde gecenin bir vakti görmeyi neden beklemediğini kendi de bilmiyordu. kızın gözleri önce suguru'da, sonra satoru'nun mahçup ve hüzünlü ifadesinde gezindikten sonra bakışları yumuşadı, hafifçe gülümseyerek elindeki kahve fincanını orta sehpaya bıraktı. üstünde pijamalarıyla suguru'nun sevdiği adamla yaşadığı yerde kendi eviymiş gibi rahatça gezinmesi sarhoş adamın sinirleriyle oynamıştı ancak yapacak hiçbir şeyi yoktu. "ben ona da bir kahve getireyim." deyip gözden kayboldu kız. satoru'nun ona bakan gözlerindeki yumuşama, aynı yumuşak ses tonuyla ettiği teşekkür suguru'nun o güne kadar hiç hissetmediği bir kıskançlıkla dolup taşmasına sebep olmuştu.

"rahatsız ettim, gideyim." dedi aksi aksi, sanki buna hakkı varmış gibi.

"evet, ettin ama bu hâlde nereye gidebileceğini sanıyorsun, aptal adam?" aynı aksilikle cevap verdi sevdiği. bu durum suguru'nun dudaklarının istemsizce kıvrılmasına sevep olmuştu. ona dair her şeyi seviyordu, ona böyle kızmasını bile. uzun zamandır her görüştüklerinde sergilediği soğuk tavrı belki de bir süredir mesajlaşıyor olduklarından ya da o an sarhoş bir şekilde kapısına dayanmasını beklemiyor olduğundan yerini agresifliğe bırakmıştı. bu, hiçbir duygu göremediği hâlinden çok ama çok daha iyiydi. "böyle mi uzak duruyorsun benden?" sevdiği adamın çaresizlikle sorduğu soru, suguru'nun göğsüne bir ağrı sağlanmasına sebep oldu.

"gidecek başka yerim yoktu, saat malum. kızın burada olacağını tahmin etmemiştim." gülerek ekledi. "yakından daha güzelmiş."

"kes sesini." suguru, bu tepkisi üzerine onun kıskanıp kıskanmadığını merak etti. kıskandıysa da kimi kıskanmıştı? yıllar sonra gerçekten kalbini başkasına açıyor olabilir miydi? peki yıllardır bunun hayalini kurmuş olan suguru, neden bir rahatlama değil de üzüntü ve öfke hissediyordu? belki de sonunda, aradığı cevapları bulduğu için satoru'ya geri dönebileceğini düşünüyordu. evine geri dönebileceğini. zamanlama, eğer varsa karma denen şeyin lehine çalışıyor gibi duruyordu.

"kahve getirdim, başka bir ihtiyacın var mı?" kızın anlayışla sorduğu soru, sevdiğinin her hücresini içine çeker gibi incelemesini böldüğü için sinirlenmişti suguru. bu kız ne yaparsa yapsın sinirlenebilirdi. üstelik nefret etmesi oldukça zor olduğundan, her an öfkesi daha da artıyordu. yine de çaktırmamaya çalışarak kıza döndü, kahveyi elinden aldı. "hayır, yok. zahmet verdim, kusura bakma."

"hiç problem değil. satoru senden bahsetmişti. gençlik fotoğraflarınızı gördüğümden kim olduğunu anladım." kız tekrar gülümsedi, suguru yanılmıyorsa bu sefer gülüşünde bir burukluk var gibiydi. "ben de gidecektim zaten, ama..." satoru'ya dönüp onay beklercesine baktığında, adamın gözlerinde çaresizce 'gitme' diyen bir bakış gördü. "peki o zaman, bu gece de kalayım." yenilmiş gibi omuzları çöktü kızın.

"teşekkürler, sen gidip yat istersen. ben de bu salağı yatırdıktan sonra geleceğim." satoru içtenlikle gülümsedi. sanki suguru gelmeden önce aralarında çok önemli bir şey olmuş gibi bir havaları vardı. kız, gülüşüne aynen karşılık verdikten sonra ikisine de iyi geceler dileyip satoru'nun odasına gitti. eskiden orası, suguru ve satoru'nun odasıydı. orada ne hakla yatabiliyordu?

"koca adamım, kendim yatabilirim satoru."

"şu an hiç de koca bir adam gibi davranmıyorsun, karışma bana." onun kahvesini bitirmesini izledikten sonra birkaç parça kıyafet getirdi satoru. "misafir odasının yerini biliyorsun. sabah kendine geldiğinde gider, her zaman kaldığın otellerden birine yerleşirin." satoru'nın sesine yeniden gelen soğukluk, suguru'nun boğazının düğümlenmesine sebep oldu. gözlerinin dolmaması için verdiği savaş, her zamanki gibi biri tam adem elmasından yumruk atıyormuş gibi hissettirdi ama kendine engel olmayı başabildi. gösterdiği en ufak zayıflıkta, karşısındaki adamın yıkılacağını ve kurtuluşu yine kendi zehrinde arayacağını biliyordu çünkü.

"nasıl istersen."

nihilist | satosuguWhere stories live. Discover now