sahne altmış iki. barışa bir şans ver

146 19 14
                                    

🎶 Lana Del Rey, National Anthem

¡Ay! Esta imagen no sigue nuestras pautas de contenido. Para continuar la publicación, intente quitarla o subir otra.

🎶 Lana Del Rey, National Anthem

Mezarlığın üzerine gece çökmüştü ve yıldızlar ben arabanın kapısını kapatırken bana göz kırpıyorlardı.

İnsanların gökyüzünün bu parçasını görmek için mezarlığa uğramaması mümkündü, keşke ne kaçırdıklarını bilselerdi?

Neyse dedim. Işıl ışıl bir geceyi taşıyan şehrin içinden daha parlak daha doğal olabilen yerin bir mezarlık olabileceğini kim aklına getirirdi ki zaten?

İleride Sabine arkasını bana dönük olmak üzere Sophie'de karşısında bulunmaktaydı.

Sophie'nin gözleri benimle buluştuğundan kısa bir süre sonra Sabine kafasını bana çevirdi. Dudakları aralanırken elleri de boşanmıştı.

"Merhaba Sabine?" kollarımı iki yana açarak onlara yaklaşmaya başladım.

"Akşam akşam mezarlık buluşmasının altından bir şey çıkmayacağını düşünmemeliydim zaten." dedi Sabine öfkeli bile olsa sakin kalmıştı.

Gözlerimi kısıp dikkatle süzdüm. Mezarların arasından sarkan meşalelerden bazıları yanıyordu. Az ışığın yansıttığı kadarıyla hafif karartılar görüyordum.

Karartıları oluşturabilecek nesneler gölgenin tam tersinde olduğuna göre bu, Sophie Deveraux bana ihanet etmiş demekti.

"Sanırım neden burada olduğumu anlamışsın." dedim, Sabine gözlerini kısınca ben de içten gibi görünen ama hiç benlik olmayan bir gülümseme yaptım.

Gülümsemekten omuzlarım içe dönmüştü bunu hemen sonlandırıp özenle iki adım attım. Ellerimi ceplerime sokup etrafımı kolaçan edermiş gibi yaptım.

"Doğrusu tam bir sürpiz oldu." diye karşılık verdi Sabine.

"Değil mi? Tyler Lockwood nasıl bu arada?" ciddiyetle sorduğum soru ona, ne saçmalıyorsun, ifadesi kazandırmıştı.

"Demek istediğim topluluğun biliyor mu bir melezle yatıp kalktığını?"

Sabine'in kaşları çatılırken keyifle dudaklarımı yanda topladım.

"Bu doğru mu?"

Sabine, Sophie'nin sorusuna karşı sessiz kaldı.

"Neden Sevgili Sophie'ye cevap vermiyorsun?"

"Çünkü yalan söylüyorsun." Sabine rahatça göğüs gerdiğinde ben de dudaklarımı aşağıya büzdüm.

"Peki, madem yalancıyım bir tane daha söyleyeyim de adımın hakkını vereyim." onlara bir adım daha yaklaştım.

"Ben eminim ki, şu iki sıra mezarlığın ardında Fransız Bölgesi cadıları beni dinliyordur. İki lafın belini kırmanın vakti gelmişti zaten."

Söylediklerimin hemen ardından Sophie'nin bile çatık kaşları düzelmişti.

"Dediğin gibi sen yalancısın." Sabine'in söyledikleri Sophie'nin kaşlarını çatmıştı.

LİSYANTUSDonde viven las historias. Descúbrelo ahora