YİRMİ YEDİNCİ BÖLÜM

Start from the beginning
                                    

Adam tek dizinin üzerinde duruyordu. Elindeki bıçağa bakıp bir an düşüncelere daldı. Sonunda bana baktığında gözlerinde hafifte olsa bir parıltı vardı. "Babam her zaman bir erkeğin düşüncelerinde boğulmaması için çalışması gerektiğini söylerdi. Şimdi onun ne demek istediğini anlıyorum."

Sonraki bir saat yağmur yağana kadar huzurla geçti. Artık adamla aramızdaki sessizlik beni rahatsız etmiyordu. Aksine keyif almaya başlamıştım. Charles'ın yokluğunda Kont Greenwood, oldukça iyi bir arkadaş oluyordu. Charles'ın hala kısa zamanda geri gelmesini diliyordum ama yokluğu da bir solucan gibi karnımda kıvranmıyordu. 

Akşama doğru yağmur yağmaya başladığında işimizi bırakmak zorunda kaldık. İki kişinin çalışmasıyla bahçe çoğunlukla temizlenmişti. Bu haliyle bile eskisinden daha iyi görünüyordu. Kont ceketini aldığında bende yerdeki sepetleri aldım. 

"Kont acaba akşamda kalmak ister misiniz? Otları ve fidanları yakmayı düşünüyordum. Bizimle yemek yerdiniz."

Adam ceketini giyerken durgundu. İçinde yaşadığı acının boyutunu bilmiyordum ama yaşamaktan vazgeçmiş gibi bir hali vardı. Sanki biraz olsun eğlenecek olsa kaybettiği ailesine ihanet etmiş gibi düşünecekti. 

İtiraz edeceğini anladığımda bir iki adımda ona yaklaşıp elimi koluna koydum. Dostça bir hareketti. Onun acısını anladığımı ve yanında olduğumu gösteren bir hareket. "Kont Greenwood kalmanız için ısrar ediyorum," dedim üzerine basa basa. "Eminim Edward'da sizin burada olmanızdan hoşlanacaktır. Hem ev yapımı sosislerimizi kızarttığımızda kaldığınız için mutlu olacaksınız."

Onu ikna eden hangi sözümdü bilmiyordum ama sonunda kalmayı kabul etmişti. Onun yanımda kalmasını çaresizce istediğimi fark ettim. Edward yanımda olsa da kendimi yalnız hissetmek istemediğim gibi Charles'a yakın biriyle vakit geçirmek istiyordum. 

Rose ve seyisin yardımıyla yağmurun fazla etkilemediği iç avluda otları toplamaya başladık. Kont bir ağaç tomruğunun üzerine oturmuştu. Onun yanına gitmeden önce Rose'un elinden sosislerin olduğu çanağı alıp kontun yanına gittim. 

"Bunları yapraklarını temizlediğimiz fidanlara geçirir misiniz?" diye sorduğumda birinin hızla nefes aldığını duydum. Muhtemelen Rose'du. Bir hizmetçinin yapması gerekeni konta yaptırıyordum. 

Oysa kont hizmetçim kadar tepki göstermedi. Başını salladıktan sonra sosislerle çalışmaya başladı. Bende ateşin harlanmasını sağlıyor bir yandan Rose'un getirdiği sebzelere bakıyordum. Onları közlemek için ateşin biraz olsun dinmesi gerekiyordu. Akşama dair tek kötü durum Edward'ın kasabadan genç bir çocuğu göndererek gece eve gelemeyeceğini bildirmesi olmuştu. 

Ateş dindiğinde sebzeleri hemen köz kısmına yerleştirdim. Elimde uzun bir sopayla zamanı geldiğinde yerlerini değiştirmek için hazır bekliyordum. Konta baktığımda onunda iki sopayı uzattığını gördüm. Bu görüntü nedense o kadar komik gelmişti ki kıkırdamadan edemedim. 

Kont bana baktığında sanki kendine hakim olamıyormuş gibi o da güldü. Bir süre sonra ikimizde gülüyorduk. Tuhaf bir arkadaşlığın başlangıcına tanık oluyordum. 

Kont bir süre sonra çenesiyle yüzümü işaret etti çünkü iki elide doluydu. "Burnun da kül lekesi olduğunu biliyor muydun?"

Hemen boşta kalan elimle burnumu temizledim. "Bende sizin bu kadar yetenekli olduğunuzu bilmezdim," dedim birden alev alan sosislere bakarken. Kont bir anda sosislerle ne yapacağını bilemez halde kalırken gecede yankılanacak kahkahalar atıyordum. Sonunda sosisleri yere vurarak söndürürken ben kahkaha krizine girmek üzereydim. 

Bana baktığında yüzüne alevin ışığı vuruyordu. Yandan gülümsemesi, gözlerindeki parıltı onun biraz daha insan  gibi görünmesini sağlamıştı. Ayaklı bir mezar taşı gibi değil, otuzlu yaşlardaki sağlıklı bir adam gibi. 

"Görünüşe göre iki sosis zaiyatımız var," dedim o çanaktaki diğer sosislere uzanırken. Bir yandan sebzelerinde aynı kaderi paylaşmasını engellemek için onları çeviriyorum. 

"Merak etme," dedi kont yeniden iki sosisi sopalara takılı halde ateşe uzatırken. 

Güldüm. "Karnım aç kont Greenwood ve sırf bunu yapacağımız için evdeki hizmetçilere izin verdim. Sosisleri daha az pişirin lütfen," derken sesim alaycı çıkıyordu. Tuhaf bir şekilde ona takılmak adamın daha fazla rahatlamasına neden oluyordu. 

Yandan profiline bakınca güldüğünü fark ettim. Bu haliyle konttan çok bir çiftçiye benziyordu. "Merak etmeyin leydim. Karnınızı doyurmak için sosisleri kesinlikle daha iyi pişireceğim," dediği anda sosislerden biri yeniden aleve yakınlaştığı için yanmaya başladı. Hızla sosisi çekerken yeniden kahkaha atmaya başladım. 

Dük ile Beş ÇayıWhere stories live. Discover now